Meditasyon yalnızca rahatlamaya giden yol değil, aynı zamanda bakış açını genişletmen, farkındalık kazanman için önemli bir araçtır. Kendini, algılarını, dünyanı geliştirmek istiyorsan meditasyonla birlikte süreçte sana eşlik edecek pek çok şey bulabilirsin. Bunlardan biri kitaplar. Kitaplar, yüzyıllardır farkındalığımızı geliştirmek için bize yol oldular. Bu sebeple meditasyona merak saran bizlerin muhakkak okumaları gereken kitapların üstünden geçmek ve kendimizi birçok farklı koldan nasıl besleyebileceğimize bakmak istiyoruz.
Paulo Coelho’nun Simyacı’sı artık neredeyse modern bir klasik sayılıyor. Bu eser, Endülüslü çoban Santiago’nun bir hazine bulmak umuduyla dünyayı keşfe çıkmasını anlatıyor. Yolculuğuna başladığında aklında son derece materyal bir hazine olan Santiago’nun maceraları onu tahmin ettiğinden büyük, değişik zenginliklere götürür. İnsanın kalbini dinlemesinin, karşına çıkan fırsatları değerlendirmesinin ve hayatı yorumlamayı öğrenmesinin hikâyesi olan Simyacı hayatta neler aradığımız, neler aramamız gerektiği ve gerçek zenginliğin ne olduğunu anlatan bir roman.
Herman Hesse’nin bu klasik romanı Budist felsefe ile kişisel ahlakın muazzam bir sentezi. Nesiller boyu okuyucularına ilham veren Siddhartha varlıklı bir aileden gelen Hintli Brahmin’in her şeyden vazgeçip spiritüel bir yola baş koymasını konu alıyor. Ancak roman Budizm’in veya herhangi başka bir dinin reklamını ya da tanıtımını yapmıyor; daha ziyade bir sürü farklı dini felsefeyi birleştirerek bir adamın hayatının anlamını arayışı içinde yepyeni bir hayat anlayışı kurguluyor.
Son yüzyılın en önemli eserlerinden biri olan Zen ve Motosiklet Bakım Sanatı, hayatı nasıl yaşadığımızın ve daha iyi nasıl yaşayabileceğimizin romanı. Roman bir baba ve oğlunun yaz boyunca Amerika’nın kuzeyinde gerçekleştirdikleri motosiklet turunu anlatıyor. Bu tur aracılığıyla sevgiyi ve korkuyu irdeliyor. Bu roman, büyümenin, gelişmenin, olgunlaşmanın romanı. Hayatın temel sorularının karşımıza diktiği engelleri ve onlara nasıl yaklaşabileceğimizi anlatan bir etüt.
Pi’nin Yaşamı, görünürde basit, fantastik bir roman gibi duruyor, ancak yazarı Yann Martel olduğunda “görünüşe” pek aldanmamak lazım. Konu hayat olduğunda ise hiçbir şeye aldanmamak lazım. Romanın ana karakteri Piscine Molitor, namı diğer Pi, bir gemi kazası sonucunda kendini bir kayıkta bir kaplanla birlikte okyanusun ortasında buluveriyor. Pi, bu koşullar altında 227 gün boyunca hayatta kalmayı başarıyor. Ancak Pi’nin bu imkânsız macerası yalnızca bir hayatta kalma destanı değil; aynı zamanda hayat bizi olabilecek en zor koşullarla karşılaştırdığında yolumuza nasıl devam edeceğimizin, en yüksek engelleri nasıl aşabileceğimizin romanı. Pi’nin Yaşamı devam edemem dediğimiz noktalarda nasıl devam edeceğimizi gösteren başlıca eserlerden biri.
Pek çoğumuz o ya da bu noktada “Keşke hayatın bir kullanım kılavuzu olsaydı,” demişizdir. Mevlânâ’nın Mesnevi’si aslında tam olarak bu, hatta fazlası. Mesnevi, insanların kendilerini tanımaları için bir kılavuz. Zaten kendimizi anlamadan hayatı nasıl anlamlandırabiliriz ki? Tek bir kitap bunu nasıl başarabilir, diye soracak olursanız bir örnek vermek isterim:
“Kişi kim olduğunu bilmek isterse kimleri sevdiğine baksın.”
Tibet’in spiritüel lideri olan Nobel Ödüllü Dalai Lama’nın kitabını okumak için Budist olmak ya da Budizm’e inanmak gerekmez. Asıl gerekli olan hayatı sevmek ve mutluluğun anlamını keşfetmek istemektir. Bu konuda insana her daim gülümseyen, hayatın amacının mutluluk olduğuna inanan Dalai Lama’dan daha iyi tavsiyelerde bulunabilecek birisi olabilir mi?
Dalai Lama Mutluluk Sanatı adlı kitabında kuru tavsiyelerde bulunmakla kalmıyor; ettiği sohbetleri, kişisel hikâyelerini, yaptığı meditasyonları paylaşıyor ve psikanalist Dr. Cutler’ın yardımıyla tüm bunların derinine iniyor. Bu şekilde okurlarına gün be gün yaşadığımız öfkenin, özgüvensizliğin, hayal kırıklıklarının, ilişkilerin son bulması veya sevdiğimiz birini kaybetmek gibi her gün karşılaşabileceğimiz olayların üstesinden nasıl gelebileceğimizi anlatıyor.
Küçük Prens hepimizin çocukluğundan bildiği, dolayısıyla çocuk kitabı olarak anımsayabileceğimiz ama bundan çok daha fazlasını içeren bir roman. Yani Küçük Prens, yine görünüşüne aldanmamamız gereken bir eserdir. Ahlaki alegori ile spiritüel bir otobiyografinin karışımı olan bu incecik kitap kendi galaksisinden ayrılıp evreni keşfe çıkan küçük bir çocuğun hikâyesini anlatıyor. Küçük Prens, başına gelen inanılmaz olaylar silsilesinde hiç bilmediği, yetişkin gerçeklikleriyle karşılaşıyor. Bu gerçekliği anlamlandırmaya çalışırken kâh kafası karışıyor kâh kendisiyle ilgili hiç bilmediği şeyler keşfediyor. Ancak roman özünde her şeyin ama her şeyin yalnızca sevgiden ibaret olduğunu gösteriyor.
Bir kitapçıya gittiğinde elini sallasan elli kişisel gelişim kitabı bulabileceğin için bu tarz bir eser seçerken çok dikkatli olmak gerek. Ancak söz konusu kitap Eckhart Tolle’un Şimdinin Gücü ise pek bir riske girdiğin söylenemez. Zira Şimdinin Gücü okuyucularına basit ama son derece önemli, unutulması da bir o kadar kolay bir mesaj vermekte: gerçek mutluluğa ve aydınlığa ulaşmanın tek yolu şu anda yaşamak. Okur, kitabın mesajını aklında tutabiliyorsa bu, Tolle’un akıcı, orijinal, heyecan verici anlatımından kaynaklanıyor. Bu rahat, keyifli anlatım okuyuculara gündelik duygu ve düşüncelerin anda kalmalarına ve dolayısıyla mutlu olabilmelerine nasıl mâni olabileceklerini tüm açıklığıyla gösteriyor, tıpkı meditasyonun ve farkındalığın yaptığı gibi.
Annesini kaybetmesi üzerine uyuşturucu kullanmaya başlayan, eşini aldatarak evliliğini bozan ve okuldan ayrılmak zorunda kalan Chery Strayed’in otobiyografik romanı okuyucuların gözlerini açıyor. Yaşadığı olaylar neticesinde dibe vuran Cheryl spontane bir kararla hiçbir deneyimi olmadan binlerce kilometrelik bir doğa yürüyüşü ve kamp gezisine çıkmaya karar veriyor. Strayed bu kararıyla birlikte hayatının en zor ve korkutucu yolculuğuna çıkarak kendini tüm korkularıyla, yalnızlığıyla yüzleşmeye zorluyor. Haftalarca konuşacak kimsesi olmayan Cheryl, problemlerinden kaçamıyor. Hem engelleri nasıl aşacağını, kendini ileriye nasıl taşıyacağını, anda olmayı nasıl öğreneceğini çözmesi hem de onlarla yüzleşmesi gerekiyor. Elbette herkesin hayatını ve kendisini çözmek için böyle delice bir maceraya atılması gerekmiyor; ama kendimiz olmak ve hayatımızla ve yas tutmak gibi ağır duygularla yüzleşmeyi öğrenmek için Cheryl Strayed’in Yaban’ı olabilecek en doğru eserlerden biri.
Yaşama Tutunmak İçin Sebepler biraz yanıltıcı bir ismi sahip olan bir kitap. Zira, kitap intiharı düşünen bir adamın yaşama tutunma sebeplerini değil de hayatta her nerede olursak olalım hepimizin ona neden dört elle sarılması gerektiğini anlatıyor. Hayatın güzelliklerini, kaçırdığımız o minik, büyülü anlarını, gerçekten hayatta olduğumuzu hissedebileceğimiz saniyeleri anlatan bir kitap bu. Depresyon, yas, endişe gibi ağır duygularla baş etmenin neden önemli olduğunun, bizim neden değerli olduğumuzun kitabı. Özetle, her ne hissedersek hissedelim hayatın en önemli yanlarını gözden kaçırmamamız için yazılmış komik, eğlenceli, neşe dolu, muhakkak okunması gereken bir kitap.