İki kişilik ilişkimiz, bizlerin var oluşundan meydana gelen canlı bir varlık, bir üçüncüdür. Bizim ona aktardıklarımızı, içinde nefes aldığı zamanın ve bağlamın fondaki bilgisiyle birleştirir. Giderek kendi karakterini ve özelliklerini kazanır. Tıpkı bizim gibi o da etkileşim hâlinde olduğu her şey tarafından belirlenir ve aynı oranda belirleyici bir güce sahip olur.
Romantik ilişkimizi diğer birçok ilişkimizde yapabileceğimiz gibi alan perspektifinden değerlendirebiliriz. Bizim varlığımızla oluşan ilişkimizin kendisi artık bir alana sahiptir ve o alan, hayatımızdaki birçok farklı kaynakla iletişim hâlindedir. Bu kaynaklardan etkilenir ve bir süre sonra o kaynaklara etki etmeye başlar.
İlişkisel alanımız, en çok bizlerin ona aktardıklarından izler taşır. İlişkiye dâhil olan kişilerin sayısını iki olarak temel alırsak -ki açık ilişkilerde bu sayı artıyor gibi görünse de temel işleyiş oldukça benzer kalacaktır- ilişkimiz, bu iki kişinin parmak izlerini alanında fazlaca taşır.
Her birimiz, ilişkilerimize kendi anlatımızın renkleriyle dâhil oluruz. Yaşama ve kendimize dair inançlarımız; korkularımız, endişelerimiz, umut ettiklerimiz, keyif aldıklarımız… İlişkimiz, bize ait olanlardan fazlaca beslenir. Bazen ise onun tarafından engellenir. Kendimize dair iç görümüz, ilişki alanımıza taşıdıklarımızı daha kolay fark edebilmemizi sağlar. Bu farkındalık, sadece engelleyici olanları ayırt etmemize değil, besleyici olanları idrak edip çoğaltabilmemize de katkı sağlayacaktır.
İlişki alanımıza göz atarken o alanda var olan inançlarımıza bakmak iyi bir başlangıç olacaktır. Her birimizin yaşama ve kendimize dair bir takım çekirdek inançlarımız bulunur. Bu inançlar, bizim ve bizden önce yaşamış kuşakların deneyimlerinin süzgecinden geçerek düzenli hâle gelmiş bilgilerdir. Kimi olumlu, kimi olumsuz atıflar taşır. Ancak aslında her biri deneyimlerimizden izler barındırır, onların oluşmasına sebep olan bağlama dair ipuçları sunar. Sıklıkla güvensizlikle sınanmış bir bünyenin, yaşamını sürdürebilmesi için her şeyin üstesinden tek başına gelmeyi tercih etmesi anlaşılır görünecektir. Yeterince güvenli ve sağlıklı bir bağlama kavuştuğu noktada ise inancının değişmesi zaman içinde mümkün olacaktır.
İlişki söz konusu olduğunda ise bu inançların ilişkiye ve partnerimize dair olanları listeye eklenir. “Partnerim nasıl biri?”, “İlişkiler hakkında ne düşünüyorum?, “İlişkide kendimi rahat hissettiğim anlar ve gergin hissettiğim anlarda partnerime dair inançlarım ne kadar farklılaşıyor? Eğer bu fark dramatik ise bu ne ile ilgili olabilir?”, “Özellikle daha gergin hissettiğimiz anlarda, zihnimde hızlıca beliren düşünceler neler? Bu anlarda kendi deneyimimi anlatmaya çabalarken “her zaman, hiç , hep” ile başlayan cümleler kuruyor muyum? Eğer öyleyse bu cümleler genelde nelerle ilgili?” Bu gibi sorulara vereceğimiz yanıtlar, romantik ilişkimize dair inançlarımızı keşfetmemizi kolaylaştırabilir.
Romantik ilişkimiz, duygularımızı yoğun şekilde yaşadığımız alanlardan biridir. Partnerimizle yaşadığımız olumlu veya olumsuz birçok deneyim, iç dünyamızın derinlerinde yankı bulur. Birbirinden farklı duygular uyandırır. Bu duyguların bir kısmı ise zamanla daha baskın ve yerleşik hâle gelebilir ve akışın engellenmesine sebep olur. İlişki alanımızda hangi duyguların giderek daha çok alan kapladığını anlamaya çalışmamız bu nedenle önemlidir.
İlişkimizde belirli duyguların özellikle harekete geçtiği kimi durumlar olabilir. Nispeten zorlayıcı olan duygularımızı nelerin tetiklediğine dair farkındalık geliştirmemiz çözüm üretebilmemize de olanak sağlar. Öfkemizi, kaygımızı, korkularımızı, güvensizliğimizi ya da anlaşılmama hissimizi tetikleyen davranışlar hakkında partnerimizle konuşabilir, neye ihtiyaç duyduğumuzu anlatarak daha anlaşılır bir iletişim geliştirebiliriz.
Bize iyi gelen ve ilişkimizi besleyen duyguları anlamaya çalışmamız da aynı oranda önemlidir. “Hangi koşullarda kendimi daha güvende, mutlu, tatmin olmuş, anlaşılmış hissediyorum?”, “Neler yaparken bu gibi duygularım kendine yer bulabiliyor ve genişleyebiliyor?”, “İş yaşantısı, ekonomik kaygılar, kayıplar ve diğer zorlayıcı yaşam olayları ilişkimize nasıl etki ediyor? Bu zorlanmaları partnerimle paylaşabilmek ve ondan destek alabilmek için kendime izin verebiliyor muyum?”
Bu sorulara yanıt ararken partnerimizin düşüncelerine dair merak duymamız, onun da parçası olduğu bu deneyimin daha bütüncül anlaşılmasına yardımcı olacaktır.
Bireysel sağlığımızdan bahsederken kaynaklarımızın farkında olmanın öneminden sıkça bahsederiz. İçsel ve dışsal kaynaklarımız, iyi oluşumuzu besleyen destek mekanizmalarımızdır. İlişkimiz de tıpkı bizim gibi kendine özgü kaynaklara sahiptir.
Partnerimizle yapmaktan keyif aldığımız aktiviteler, paylaşımlarımız, cinselliğimiz, zor anlarda birbirimize destek sunabilmemiz, birliktelik anlamına gelen ilişkimizde bireyselliğe de alan tanıyabilmemiz… Bu gibi kaynaklar, ilişkimizin farklı kanallardan beslenmesini sağlar. Kimi güvende hissedişimize, kimi mutluluğumuzu ve eylemselliğimizi sürdürebilmemize, kimi ise yakınlık ihtiyacımızı karşılayabilmemize olanak tanır.
Stres seviyemizin yükseldiği anlarda birbirimize zaman tanıyabilmemiz, kendimizi içtenlikle ifade edebilmemiz ve partnerimizi dinleyebilmemiz, duygularımıza ve bedenimize dair farkındalığımız ise iletişim süreçlerimize dair kaynaklarımızla ilgilidir. İletişimimizin sağlıklı baş etme becerilerine dayanması, ilişkimizi zaman içinde kronikleşebilecek kısır döngülere ve yıpratıcı duygulara karşı korur.
İnançlarımız, duygularımız, zorlanmalarımız ya da kaynaklarımız… İlişki alanımızda var olanları keşfetmeye çalışırken bakabileceğimiz tüm bu başlıkların da bir gelişim öyküsü vardır. Nasıl oluştukları, çevredeki koşullarla nasıl bir etkileşim içinde oldukları, zamanla nasıl pekiştikleri veya güçsüzleşip sönükleştikleri…
“İlişkimizin başlangıcından bugüne neler farklılaştı? Bu değişimin içinde bize iyi gelenler veya kötü hissetmeme sebep olanlar neler? Neleri daha az veya daha çok yapıyoruz? Baskın ve yerleşik hâle geldiğini düşündüğüm inançların ve duyguların yaşadığımız olaylarla nasıl bir ilişkisi var? Taşınma, iş değişikliği, doğum, bir yakının kaybı gibi kimi yaşam olayları ilişkinin de seyrinde önemli değişimlere sebep olur. Peki, bizim için bunu geçerli kılacak şeyler yaşadık mı? Öyleyse bu deneyim, ilişkimize nasıl etki etmiş olabilir?”
İlişki alanımızın gelişim sürecine, yapısına ve içinde taşıdıklarına bakmamız, ilişkimize dair fikir edinmemize ve zorluk yaşadığımız anlarda sağlıklı çözüm yolları üretebilmemize yardımcı olacaktır. Partnerimizle aramızdaki ilişkiyi üç boyutlu bir alan gibi canlandırabilir, orada nelerin var olduğunu hayal etmeye çalışabiliriz. Hangi inançlarımız nerede duruyor ve nasıl bir yer kaplıyor? Peki, bu alanda var olan diğer unsurlarla nasıl bir etkileşim içinde? Örneğin farkına vardığım bu inançlarla duygular arasında nasıl bağlantılar var? Birbirine yakın veya uzak olanlar, beraber hareket edenler, birbirini engelleyenler… Sevgim ve arzum, kırgınlığımın arkasında ve bu nedenle onu göremez hâlde miyim? Partnerim beni ne de olsa anlamayacak inancım, çaresiz hissedişimi artırırken yakınlaşma isteğimi giderek azaltıyor mu? Peki, bu ne zamandır böyle? Daha farklı olabildiğini bildiğim anlar, ilişki alanımızda nerede? İlişkimizi yaşadığımız mekanlar, tüm bu etkileşimde nasıl farklılıklara yol açıyor? Sağlıklı olan kaynaklarımızı daha görünür kılan koşullar neler?
Sorular çoğaltılabilir. Üç boyutlu bu alanın bize sunabileceği çokça bilgi var. Hayal gücümüz, merakımız ve keşfetme arzumuz ise gezintimiz boyunca bize eşlik edecek yol arkadaşlarımız…