Yemek yemek senin için ne ifade ediyor? Çoğumuz için bazen açlığı gidermek, bazen keyif almak, bazen ise bir duyguya arkadaşlık etmek… Yemek ile ilişkimiz bedenimizle olan ilişkimizle yakından alakalı. Yediklerimiz bedenimizde bizimle bütünleşirken bizler de değişiyoruz. Bu nedenle şunu bilmemiz gerek: Beslenme aktivitesi sadece besin almaktan çok daha ötesi. Tabii ki hayatın bizi sürüklediği noktalarda yemek ile ilişkimiz zaman zaman bozulabiliyor. Bu ilişki bozulurken vücut dengemizin de bozulmasıyla yeni çözüm arayışlarına başlıyoruz. Bu süreçte eğer yanlış varsayımlardan, inançlardan ya da katı diyet sistemlerinden etkilenirsek beslenme dengemiz de sarsılabiliyor.
Peki bunun için ne yapabiliriz?
Sanki içimizdeki bir ses yaptıklarımız ve yapamadıklarımızı devamlı olarak olumsuz bir şekilde yorumlar. Bir türlü beğenmez, sıkça yargılar ve hatta durumu felaketleştirir. Bu eleştirel iç ses; yıllar içinde çevremizden, ailemizden, arkadaşlarımızdan, medyadan duyduğumuz yargıların toplandığı sestir. Bu ses, o kadar içselleşmiştir ki onu kendi sesimiz zanneder, ondan ayrışmakta zorluk çekeriz ve hemen ona inanırız.
Daha önce bu cümleleri eleştirel iç sesinden duydun mu? Bunları ve benzeri cümleleri duyduğumuz zaman bize çok inandırıcı gelirler. Ancak bu sese devamlı kulak vermek stres, suçluluk, utanç, kaygı ve huzursuzluk hissetmemize sebep olabilir.
Bu eleştirel sesi kendi sesin zannetmen, bundan ayrışmakta güçlük çekmen çok doğal. Gün içinde eleştirel sesin sana neler söylediğine dikkat et. O bir şeyler söyledikçe nasıl hissettiğini gör. Şu anda ona inanman çok muhtemel. Ancak zamanla eleştirel iç sesini şefkatli bir sese dönüştürebilirsin.
Bir şeyi kendimize ne kadar yasaklarsak beynimiz için o kadar değerli olmaya başlar. “Yememeliyim” dediğin yiyecekleri daha çok yemek istediğini fark ediyor musun? Öte yandan her gün aynı şeyi yersek de buna alışabiliriz ve canımız daha fazla onu istememeye başlayabilir. Bu nedenle orta yolu bulmak önemli: Hem alışmak hem de özlemek için kendimize fırsat vermemiz gerekir. Amacımız bir şeyden bıkana kadar onu yemeye çalışmak değil. Yiyeceklerden bıkmaya değil tam tersine onlarla bir araya gelmeye, barışmaya alan açmalıyız.
Vücudumuz, tıpkı uykumuz geldiğinde uyumamız gerektiğini söylediği gibi acıktığımızda yememizi, doyunca da durmamızı söyler. Bu nedenle yiyeceklerle ilişkimizi iyileştirmeye çalışırken bedenimizle de ilişki içinde olmamız gerekir. Bunun için geliştirebileceğimiz iç beden farkındalığına interoseptif farkındalık denir. İnteroseptif farkındalık, vücudumuzun içinden gelen sinyalleri tanımamız ve onları anlamamızdır.
Fiziksel açlığın yanı sıra sosyal açlık, hayali açlık ve duygusal açlık da bir şeyler yeme isteği yaratabilir. Duygusal açlık birtakım duyguları ya da düşünceleri sakinleştirmek veya bastırmak için ortaya çıkan bir açlık hissidir. Genellikle aniden gelir ve duygular dindiğinde bu açlık da diner.
Hayali açlık bir yiyeceği görmek, koklamak, duymak ya da düşünmek ile ortaya çıkan can çekmesi hâlidir. Aynı şekilde bu da bir süre bekleyince geçer.
Sosyal açlık, sosyal düzenin bir parçası olarak yeme isteğini ifade eder. Burada yiyeceğin enerji kaynağı yönü değil, sosyal yönü öne çıkar.
Fiziksel açlık ise enerji için yiyeceğe ihtiyaç duyduğumuzda hissettiğimiz açlıktır.. Çoğunlukla bekledikçe daha da artar.
Açlığımızı tanıdıktan sonra tokluğumuzu da fark etmenin birkaç yolu var. Bazen yerken başka şeylerle ilgileniyor, dikkatini yiyeceğe vermiyor veya çok hızlı yiyorsan tokluk hissini fark edemeyebilirsin. Öncelikle bir süre, bir şeyler yerken televizyon, telefon ya da bilgisayarı kapalı tutabilir; başka bir şeyle ilgilenmeyi bırakıp dikkatini yemeğine verebilirsin. Farkındalıkla yemek yeme uygulaması ne kadar, nasıl ve ne hissederek yediğinle tanışmanı sağlar. Böylelikle doyma sinyaline de açık olursun. Yemek yerken yiyeceğine ve duyumlarına zaman ayırabilir ve bedeninin sinyallerini takip edebilirsin.
Yiyeceklerle aramızdaki bağı iyileştirmek için yapabileceklerimizden biri de keyifle yemektir.
İlk adım kendine “Gerçekten canım ne yemek istiyor?” diye sormak. Temiz ya da sağlıklı diye etiketlemeden, kendini engellemeden, tadını çıkarmak için ne yemek istersin?
Daha sonra damaktan gelen hazzı keşfet. Aslında yediğimiz yiyeceklerin birçok özelliği var: tadı, kokusu, sıcaklığı, dokusu… Bunların içinde bazıları seni daha çok memnun ederken bazıları daha az hoşuna gidebilir. Örneğin tuzlu ve çıtırtılı yiyecekleri daha çok severken ekşi ve yumuşak yiyecekleri daha az tercih edebilirsin.
Üçüncü olarak yeme deneyimini daha keyifli hâle getir. Yavaşça, tadını çıkararak yemeyi dene.
Eğer imkânın varsa sakin ve sana keyif veren bir ortamda ye. Arabada ya da bilgisayar başında yemektense sofrada, kendine masa hazırlayarak yemek yiyebilirsin.
Dördüncü adım ise yetinmek. İlk başlarda gerçekten hoşuna giden yiyecekleri bulmak için çaba gösterip hoşuna gitmeyenleri bırakmayı öğrenmen sana çok yardımcı olacaktır.
Zamanla seni yoran bir hâl almış beslenme davranışlarını fark edip kendine şefkatle yaklaştıkça yediklerine olan tavrını dönüştürebilir ve yemekten aldığın zevki artırabilirsin. Unutma: En önemli şey keyifle, farkındalıkla beslenmen ve beslenirken kendine sevgiyle yaklaşman.