Zamanını Yönet, Kendini Gözet

Zaman, çoğu insan için bir kaygı kaynağı olabiliyor. Yapılacak onca işin arasındayken neye, ne kadar zaman ayırmamız gerektiğini anlamak, dahası bunu yaparken kendimizi de unutmamak kolay iş değil. Bu makalede zamanını verimli bir şekilde yönetirken kendi ihtiyaçlarını da hatırlamana yardımcı olacak ipuçları bulabilirsin.
zaman yönetimi

Zaman tuhaf bir şey… Ya ondan bol bir şey yok ya da az… Arası yok gibi sanki. İşte tam da bu yüzden zaman çoğumuz için yönetmesi epey zor bir kavram. Muhtemelen sen de kendini sık sık saate bakıp zamanını en iyi nasıl değerlendireceğini düşünürken buluyorsundur.

Şimdi okuyacakların zamanını değerlendirmen konusunda sana ilham verebilir. Unutma ki zaman ister hızlı ister yavaş geçsin, sonuçta sınırlı bir şeydir. O hâlde elindeki kısıtlı zamanı sana iyi gelen şeylerle doldurmaya ne dersin?

Gününü bir metafor olarak ele al: Bir kavanoz taş

Üniversite yıllarımda karşıma çıkan bir metafordan bahsetmek istiyorum. Eskiden, yapmak istediğim ya da yapmam gereken once şeye bakarken kendimi nispeten bunalmış bir hâlde bulduğum olurdu. Nereden başlayacağımı ya da her şeyi bir güne nasıl sığdıracağımı bilemez, aynı zamanda dinlenmeye ve gücümü toparlamaya da zaman bulamazdım. Bunun sonucunda genellikle yapmam gerekenden çok daha fazlasını yapmaya kalkışır ve hepsiyle aynı anda uğraşırken de bitap düşerdim. Bu konuda yalnız olmadığımı varsayıyorum. Yemek yapmak, markete gitmek, arkadaşlarla buluşmak, kitap okumak, etkinliklere, konserlere gitmek, bir kafede oturmak, enstrüman çalmak, akşam yemeğine çıkmak, akrabaları ziyaret etmek gibi şeyler her ne kadar keyifli olsa da şunu söylemeliyim: Yapılması gerekenlerle kendimize aşırı yüklenmek, genelde onlardan zevk alsak bile yorulmamıza neden olabilir.

O hâlde seni “bir kavanoz taş” metaforuyla tanıştırayım:

Boş bir kavanoz düşün. Bu, gününü/haftanı ve seni temsil ediyor.

Kavanozun yanında da farklı renk, şekil ve boyutlarda büyük bir taş yığını duruyor.

 Bunlar işlerin, yapmayı planladığın şeyler. Şimdi onlara dikkatlice bak.

En büyükleri hangileri? Yani, en önemli olanlar?

 Önce bu taşları seç ve dikkatlice kavanoza yerleştirmeye başla.

 En büyükleri bitirdiğinde daha küçük olanlara geçebilirsin. Şimdi o küçük taşlardan seçip kavanozun üstünü doldurmaya başla.

kavanoz

Bu metafor, bizim için en önemli şeyler neyse onlara öncelik vermemiz gerektiğini gösteriyor. Bu nedenle, yarına yetişmesi gereken şeyler ​​üzerinde çalışmaya başlamadan önce, kendine şu soruyu sor: Benim hayatımdaki büyük taşlar neler?

Her gün birbirinden farklı, sen de öyle

Günlerini ve haftalarını planlarken sadece yapmayı düşündüğün işleri değil, aynı zamanda nasıl hissettiğini de dikkate almalısın. Şurası kesin: Yoğun günlerde zihnimiz genellikle daha bulanık olur ve bundan dolayı biraz daha yavaş hareket etme eğilimindeyizdir.

Bazen, zihnimizi bizi endişelendiren şeylerden uzaklaştırıp “üretken moda” geçmek için daha fazla çaba harcamamız gerekebilir. Bazılarımız evde yalnız kalmak isteyebilirken bazılarımızın kafasını kurcalayan şeyleri sevdikleriyle konuşmaya, derin nefes almaya, uzun bir banyo yapmaya, güzel bir yemek yemeye, sessizce bir fincan kahve veya çay içmeye, bir filme ya da bir kitaba, spora ya da parkta huzurlu bir yürüyüşe ihtiyacı olabilir. 

Bu tür anlarda lütfen kendine hatırlat: Bunların hepsi çok doğal. Eğer ruhsal olarak yeterince iyi hissetmiyorsan kendini çok fazla zorlama. Hepimizin böyle günleri olur, acele etme. Günün belli bir zamanını öz bakıma ayır ve kendine öncelik ver. Kavanoz metaforundan örnek verecek olursak o kavanoza ilk önce koyman gereken, en büyük taş sensin. Enerjini yeniden toplamak için neye ihtiyacın varsa onu yap. Sadece birkaç dakikalığına olsa bile… Bunun için saatler ayırman gerektiğini düşünerek kendi ihtiyaçlarını erteliyorsan illa uzun zaman dilimlerine gerek olmadığını hatırla. Ancak tabii ki, eğer imkânın varsa, arada bir öz bakıma özel bir gün ayırmanı öneririm.

Kendi ihtiyaçlarını dinleyip karşılayabilmen için birkaç öneri:

  • Şimdiki ana odaklanmak için sabahları veya gün içinde bir zaman dilimi yarat.
  • Kısa ve yönlendirmeli bir meditasyon dene. Unutma; çalışma saatlerinde, işe gidip gelirken veya yürüyüş yaparken de meditasyon yapabilirsin.
  • En sevdiğin şarkıyı, favori podcast’ini, sesli kitabını dinle. Birkaç dakika da olabilir, birkaç saat de. Orası sana kalmış…
  • Sana iyi gelecek besleyici gıdalar tüket.
  • Müdavimi olduğun kafede veya rahat edeceğin herhangi bir yerde en sevdiğin içeceği iç.
  • Sevdiğin birini ara, biraz sohbet et.

Sevdiğin şeyleri yapmak için hiç zaman ayırmadan yapılacaklar listeni bitirmek için çabalamak, kısa vadede işlerini halletmene ve iddialı hedeflerine ulaşmana yardımcı olabilir, ancak sonrasında yorgun ve bitkin düşeceğine şüphe yok. Üstelik bununla da kalmayıp stres seviyeni de artırarak anda kalmanı zorlaştırabilir.

Peki ya iş hedefleri?

İşle ilgili hedeflerine ulaşmana yardımcı olabileceğini düşündüğüm birkaç önerim var.

  1. Zaman zaman ara ver.
  2. Çalışmanı daha küçük parçalara böl.
  3. İşlerini önceliklendir. En önemli olandan başlayıp gerçekçi hedefler belirleyerek zamanını planla.
  4. Yapman gerekenlerin genel bir listesini yaparak günlerini ve/veya haftalarını planla.
  5. Her bir iş için aşağı yukarı ne kadar zamana ihtiyacın olduğunu öngörerek bir zaman planı hazırla.

Bugünlerde işten bahsederken elbette COVID’i de hesaba katmamız gerekiyor. Pandemi hepimizi etkiledi ve herkes bunu farklı şekillerde deneyimledi. 2020 kesinlikle zamana bakışımızı değiştirdi. Kendini bu durumdan fazlasıyla etkilenmiş bir hâlde bulmuş olabilirsin. Merak etme, yalnız değilsin…

Evden çalışıyorsan aşağıdaki öneriler sana ilham verebilir.

Ofisini ve ofiste olmanın getirdiği verimliliği özlüyorsan:

  • İşe gitmeden önce genelde uyguladığın sabah rutinini uygulamaya çalış. Evden çıkmak için bir bahaneye ihtiyaç duyuyor olabilirsin. Köşedeki kafeden kahve almaya ne dersin?
  • İşe gidiyormuş gibi giyin.
  • Evinin bir köşesini ofis alanı olarak düzenle, ofiste olduğunu hissetmek için ihtiyacın olan her şeyi yanına al. Ofis masanın üzerindeki malzemeleri alabilir, bir masa lambası edinebilir veya notlar yapıştırabilirsin. Senin hayal gücüne kalmış… 
  • İş yerindeki gibi mola vermeye çalış. Görüntülü görüşme yaparak molalarını en sevdiğin iş arkadaşlarınla da paylaşabilirsin.

Ofisini özlemiyor, ancak “çalışma moduna” girmekte zorlanıyorsan:

  • Pijamalarınla çalış. Kimsenin haberi olmaz!
  • Evde en rahat ettiğin yerde otur. Ayrıca hareket de edebilirsin. Örneğin sabahları mesaine mutfaktaki ofisinde başlayıp gün ilerledikçe yavaş yavaş başka yerlere geçebilirsin. Veya belki bir arkadaşınla buluşup birlikte çalışmayı deneyebilirsin.
  • “Kendine ayırdığın zaman” ve “mesai saatlerin” arasında bir denge bul. Çalışma saatlerin esnekse birkaç saat çalışıp ardından biraz ara verebilir ve sonrasında yeniden işine dönebilirsin. Dizüstü bilgisayarını kapat, biraz esne, kısa bir yürüyüşe çık ve sonra tekrar gel.

Çeviri: Ebru Peközer

Leave a Reply