Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü: Şiddeti Konuşmak

Kadınlar, dünyanın her yerinde her gün farklı şiddet türlerine maruz bırakılıyor. Şiddetin türlerini bilmek ve anlamak, şiddetle mücadele edebilmek için önemli bir adım. Şiddetin, maruz bırakılanlar üzerinde zorlayıcı etkileri olduğu bir gerçek. Bu yazıda, bu etkileri tanıyıp kendine destek olabilmeni kolaylaştıracak yöntemler paylaşıyoruz.
noah-buscher-x8ZStukS2PM-unsplash (1)

Her 3 kadından biri hayatları boyunca en az bir kere çeşitli türlerde ve derecelerde, çoğunlukla yakın ilişkilerinde şiddete maruz bırakılıyor. 

Belki sen de şiddete maruz kaldın, zarar gördüğün bir durum ya da ilişki deneyimledin. Güçsüz hissettirildin ve incitildin. Belki de bunun yarattığı etkilerden uzaklaşmakta ve onları geride bırakmakta ya da bu ilişkiden kopmakta zorlanıyorsun. Bu, en insani tepkilerden biri ve unutma, bunda yalnız değilsin. 

Şiddet nedir?

Şiddet, uygulayanın niyetine bağımlı olmaksızın zarar verici tüm fiziksel, cinsel ve psikolojik davranışları içerir. Hayatımızın her alanında karşımıza çıkabilir. Kişinin sosyal statüsü, eğitimi ya da bizlerle ilişkisel yakınlığı, şiddet uygulaması gerçeği üzerinde belirleyici değildir. Şiddete hem yakın çevremizdekiler hem de tanımadığımız kişiler tarafından maruz bırakılabiliriz. 

Kadınların hem toplum içinde hem de bireysel ilişkilerinde maruz kaldığı şiddet ile tümden mücadele etmenin hayati önemini bize hatırlatan 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde yalnız değil, birlikte olduğumuzu hissetmek istedik. Bu yazı ile şiddeti örtük olduğu durumlarda bile görebilmeyi, şiddete maruz bırakılmanın uyandırabileceği çeşitli hisleri fark etmeyi, ortaya çıkan zorlukları aşmak için erişebileceğimiz desteği ve şiddet karşısında birlik olarak durmanın önemini araştırıyoruz.

Şiddet nerede ve hangi şekillerde karşımıza çıkar?

Başlı başına çok geniş bir kavram olan şiddet, bazen doğrudan gözlemlenebilir şekilde bazen ise örtük biçimlerde fakat pek çok yerde karşımıza çıkar. Örneğin küsmek, tehdit etmek, aşağılamak, takma adlarla seslenmek, rencide edici sıfatlarla konuşmak, dalga geçmek, küfür etmek, sosyal medyayı ve ifade özgürlüğünü bir kontrol aracı olarak kullanmak psikolojik şiddete örnek olarak gösterilebilir. Eğer ilişkinde korktuğun için zaman zaman hareketlerini değiştirmen gerektiğini hissedersen veya kendini kıskançlık gibi nedenlerden dolayı kısıtlanmış hissedersen durup düşünmekte fayda var. “Şakayla karışık” ya da kötü niyetle yapılmamış gibi görünseler dahi bu davranışlar, karşı tarafı ne yapması gerektiği konusunda yönlendirmeye çalışan ve onun haklarını suistimal eden davranışlardır. Üstelik bazen bu örtülü şiddet biçimleri psikolojik bir boyutta başlayıp fiziksel şiddete de zemin hazırlayabilir.

Şiddetin psikolojik etkileri

Şiddete maruz bırakılmanın çeşitli etkileri olabilir. Kişiliğimiz, yaşanmışlıklarımız, deneyimlerimiz, destek mekanizmalarımız hem kişisel hem de dışsal kaynaklarımız, şiddetin üzerimizdeki psikolojik etkilerinde belirleyicidir. Tüm bunlara bağlı olarak şiddete maruz bırakıldığımızda çok ağır duygular yaşayabilir, korkabilir, donup kalabilir veya tepkilerimizi kontrol edemeyecek duruma gelebiliriz. Bu duygular su yüzeyine çıktığında çok zorlanabilir ve bu hislerle tek başımıza baş etmekte zorlanabiliriz. Duygularımızla ve olanlarla yüzleşmenin zorluğu, bizi yine olanları görmezden gelme ya da kendimizi suçlama döngüsüne sokabilir. Bu döngüye tekrar girmek korkutucu olsa da bu, sürecin bir parçasıdır. Elbette her süreç gibi bu süreçte de yolda zorluklar ve tümseklerle karşılaşırız. Hatta bazı günler başa döndüğümüzü hissedip umutsuzluğa da kapılabiliriz. Aslında ilk adımdan itibaren atılan her adımda yol katederiz. Bunu hatırlayarak nihayetinde bu yolculuğun daha iyiye varacağını kendimize hatırlatabiliriz.

Şiddeti görmezden gelmeye çalıştığımızda, zaman zaman yüzleşmekten korktuğumuz şiddeti içimize yöneltebilir ve kendimizi yaşananlardan sorumlu, suçlu görüp öz güvensiz, değersiz ve güçsüz hissedebiliriz. Örneğin, bize rahat hissettirmeyen fakat adını koyamadığımız, anlam veremediğimiz şiddet içeren davranışlar karşısında “Bana öyle gelmiştir, yine alınganlık yapıyorum, böyle davranıyor ama aslında iyiliğimi istediği için…” gibi nedenler üreterek aslında kendimizi değersizleştirip suçlayabiliriz. Belki her zaman farkına varmıyoruz ama bu da şiddetin önemli bir parçası çünkü şiddete maruz kaldığımızda onu içselleştirmemize, kendimizi sorumlu görmemize yönelik bir manipülasyona da maruz bırakılabiliyoruz.

Özellikle bir ilişki içinde şiddete maruz bırakıldığımızda bu olaylara bazen sessizlikle bazen de inkârla seyirci kalabiliyoruz. Dahası, hislerimizin farkına varmaksızın veya bu hislere tahammül ederek o ilişkide “başarılı” olmak, ilişkiyi “kurtarmak”, yanlış giden bir şeyleri “iyileştirmek” için ilişkimizi bu dinamikleriyle kabul edip şiddete katlanmaya ve alışmaya çalışabiliyoruz. Özellikle böyle durumlarda ve sorumlu olarak sadece kendimizi gördüğümüzde kendimize “Burada hangi etmenleri görmezden geliyorum?” diye sormayı unutmamalıyız. Çünkü hiçbir şey, şiddete maruz kalmakta sorumlu ya da suçlu olmadığımız gerçeğini değiştirmez. 

Çeşitli şiddet türlerinin üzerimizde farklı etkileri olabilse de psikolojik şiddet gördüğümüz bir ilişkide bunu fark etmenin ve harekete geçmenin kendine özgü zorlukları olabilir. Böyle bir ilişkisel yapının içine çekildiğimizi hissettiğimiz anda içimizde yankılanan sorgulamaları susturmamamız gerekiyor. Başımıza gelenler, çoğu zaman bizim kurguladığımız ya da abarttığımız deneyimler değil. Böyle bir hisse kapılmak bile başlı başına bir işaret. Şiddet şüphesini duyduğumuzda ya da kendimizi suçlama eğilimimiz arttığında bu hislerimize kulak verebilirsek içinde olduğumuz ya da geçmişte yaşanmış durumlara tarafsız bir gözle bakabiliriz. Bu şekilde problemleri daha erken tespit edebilir ve kendimizi korumanın yollarını bulma yolculuğuna erkenden çıkabiliriz. 

Şiddetsiz bir tavır benimsemek

Elbette bir ilişkide yaşanan tüm olumsuz duygular şiddet ihtimaline işaret etmiyor. Ancak   ilişkilerimizin barındırdığı rencide edici dinamikleri ve bizde yarattığı huzursuzluğu ve hatta korkuyu görüş alanımızda bulundurmayı önemsememiz ve bunu birbirimize hatırlatmamız çok önemli. Bu tür bir ilişkide kendimizi koruyabilecek bir tavrı geliştirmeyi hedeflemek en doğal hakkımız. Bunun için şiddetin ne demek olduğuna ve türlerine dair farkındalığımızı artırmak, bizdeki olası etkilerini gözden geçirmek, şiddeti sonlandırmak için somut bir başlangıç. 

Tüm bunların yanında, kendimize hassas yaklaşmamız ve duygusal sistemimizi de korumamız gerekiyor. Bu zorlayıcı deneyimin yarattığı duyguları yaşarken onları bastırmadan gözlemleyebilirsek oldukça zor da olsa ne yaşadığımıza anlam vermemiz mümkün olacaktır. Duygusal cevaplarımızı tanırken aynı zamanda bize iyi gelmeyen, zarar veren bu durumdan en az zararla çıkabilmenin yollarını gözetmemiz gerektiğini unutmamalı; kendimizi suçlamak veya utanmak gibi baskın olabilecek duygularımıza yargısız bir şefkatle bakarken deneyimlerimizde yalnız olmadığımızı hatırlamalıyız. Kendimize dair benimseyebileceğimiz bu “şiddetsiz” tavır, ihtiyaç duyduğumuz koruyucu çemberimizin bize en yakın katmanı.

İç kaynakları beslemek

İnişleri çıkışları olan bu yolda, ihtiyacımız olan iç kaynaklarımızı desteklediğimizde ve güvenebileceğimiz dış kaynakları tespit ettiğimizde, bu yaşanmışlıkların etkilerini onararak ve güçlenerek yolumuza devam edecek gücü kendimizde bulabiliriz. İçinde bulunduğumuz ilişkisel durum her ne ise oradan çıkmak ve bu deneyimden sonra tekrar iyi, güçlü ve yapabilir hissetmek mümkün. Bunun için yapmamız gereken, ihtiyaçlarımızı dinlemek ve sağlıklı sınırlar koymak çünkü duygularımızı fark etmek, onların doğal olduğunu bilerek onlara anlayışla yaklaşmak, kendimize karşı şefkatli ve destekleyici olmak, benimsediğimizde kendimizle ilgili algımızı da dönüştürebilecek bir tavır. Bu yüzden iç kaynaklarımızı desteklemenin önemini hatırlamalı, ihtiyaçlarımızı gözetmeli ve bizi iyi, güvende, rahat, değerli hissettiren ne varsa ona fırsat yaratmaya özen göstermeliyiz. 

Tetikleyicilerle başa çıkmak : Öz yardım ve destek almak

Şiddet, güven hissine zarar veren ve korkuyu kalıcı hâle getirebilen bir deneyim. Bu nedenle her zaman önceliğimiz kendimize şiddetsiz olmanın yanı sıra güvenliğimiz olsun. Tüm bu süreçleri yaşarken deneyimlerimizi bizi koruyan, destekleyen şekilde dönüştürmek, gerekli adımları atmak ve değişime açılmak için kendi iç gücümüz kadar dışarıdan bizi besleyecek koruyucu ve destekleyici güvenlik ağına da ihtiyacımız var. Çevremizin desteğiyle durumu ele almak ve değişim adımlarını atarken bize iyi veya zorlayıcı gelebilecek durumlara dair farkındalığımızı korumak, sürecimizin güvenle devamı için önem taşıyor.

Bu süreçte, gün içinde birçok tetikleyiciyle karşılaşabiliriz. Bazen bir koku ya da duyduğumuz her hangi bir ses, travmatik bir olayı hatırlamamıza neden olabilir. Böyle bir durumda kendimize zaman ayırıp öz yardım uygulayabilir ve kendimize destek olmaya çalışabiliriz. Tetiklendiğimizde, kendimizi olumsuzluklardan korumak için yapabileceğimiz  öz yardımlar, kendi kendimize uygulayabileceğimiz, bize iyi geldiğini düşündüğümüz basit adımlar olabilir: şarkı söylemek, dans etmek, yürüyüş yapmak  ya da meditasyon yapmak gibi. 

Güvenli ve şiddetsiz bir alan oluşturmak

Güvenli ve şiddetsiz alanımızı oluştururken bazen bir kurum bazen de doğrudan bu alanda çalışan bir profesyonel bize destek olabilir. Bu süreçte destek alacağımız kişilerin de bize güven verebilmesi çok önemli. Bu kişiler her zaman ailemizden birileri olmayabilir. Kanunları, acil durumda başvurulabilecek kurumları ve telefonları, bu durumlarda bize yardımcı olabilecek kişileri öğrenmek ve tehdit anlarında kullanmak üzere bunları hazır bulundurmak yerleşmiş güvensizlik hissimizi azaltacaktır. Önlemimizin hazır olduğunu bilmek ve kendimizi suçlu, hatalı, güvensiz hissettiğimiz her an danışabileceğimiz insanlara sahip olmak, şiddet deneyiminin yarattığı tekrar eden güvensizlik hissini azaltmak için oldukça önemli. 

Hep birlikteyiz

Bu farkındalık, her bireyin kendi kişisel gelişim süreci olsa da edindiğimiz farkındalığı bir dayanışma içinde taşımak, hepimiz için olumlu etkiler yaratacaktır. Birliktelik hissi ve güçlenerek bundan destek almak, gerektiğinde bir başkasına bu gücü hissettirebilmeye ve dayanışmaya imkân sağlar. Unutmayalım ki kadına karşı şiddetle mücadele hem bireysel hem de toplumsal düzeyde bir mücadeledir.

Ulaşılabilecek kurum ve kuruluşlar:

ALO 183 Aile, Kadın, Çocuk ve Engelli Sosyal Danışma Hattı

Aile İçi Şiddet Acil Yardım Hattı: (0212) 656 96 96 ve 0 549 656 96 96

Kadın Meclisleri Danışma Hattı: 0 505 004 11 98

https://morcati.org.tr/ (0212) 292 52 31 32

twitter.com/kadinmeclisleri
www.kadincinayetlerinidurduracagiz.net
https://www.kamer.org.tr/
https://www.kahdem.org.tr/
http://www.kadindayanismavakfi.org.tr/
https://ucansupurge.org.tr/
https://cinselsiddetlemucadele.org/
https://www.imdat.org
http://www.turkhukuksitesi.com/kadin_haklari.php

Leave a Reply