Başkalarına Şefkatle Yaklaşabilmek ve Onları Oldukları Gibi Kabul Etmek

Senin de hayatındaki kişilerin bazı özelliklerini değiştirmek istediğin oluyor mu? Eğer sevdiklerini, oldukları hâlleriyle kabullenmekte zorlanıyorsan ve onlara kucak açmanı kolaylaştıracak yollar arıyorsan bu makaledeki ipuçları sana yol gösterebilir.
morteza-yousefi-alpDskaQrkk-unsplash

Diğer insanların davranışlarının seni kızdırdığı oluyor mu? Hayatını istediğin şekilde yaşamanı kabullenemeyen aile fertleri, para ve kariyer dışında hiçbir şeyle ilgilenmeyen iş arkadaşların ya da bu güzel dünyamızda olup biten politik olaylar… Bunların hepsine şefkatle yaklaşmak mümkün.

Peki, şefkat adını verdiğimiz bu gizemli ve sihirli şey nedir?

Şefkatin üç ana özelliği var: Güven, kabulleniş ve yargısızlık. Şefkat; daha derinlerde her şeyin yolunda olduğunu gören ve aynı zamanda kendi yaşadıkları süreç nedeniyle bu gerçeği göremeyenlere karşı samimi bir sevgi duyan özümüzle bağlantıya geçebilme hali. Bu hali yaşarken güven, kabulleniş ve yargısızlık kendiliğinden akışa geçiyor. 

Eğer her şeyin yolunda olduğunu ve sevginin asla bizi terk etmediğini bilseydik, güven duymamamız mümkün olur muydu? Ya da bir kişi için gerçekten neyin en iyisi olduğuna dair aslında en ufak bir fikrimiz olmadığını fark etseydik bunu kabullenmememiz mümkün olur muydu? Ve eğer kendi şartlı bakış açılarımızın sınırlarını gerçekten görseydik bir yargıda bulunur muyduk? 

Her birimizin içinde uyanmış bir öz var. 

Hepimizin bir kişilik benliği (beden, duygular, zihin), bir gözlemci benliği (kişiliği gözlemleyebilen) ve bir de uyanmış bir benliği (kalbimizdeki ışığın kişiliğimize yansımasını ve en yüksek potansiyelimize ulaşmamızı sağlayan) var. Uyanmış benliğimiz zaten şefkatli. Bu benliğimiz kişiliği, gerçek şefkatle uyumlu olmayan davranışlarla sonuçlanan izole bir halden ziyade şefkatin dünyaya aktarılabilmesi için bir araç olarak kullanır. 

Pek çok meditasyon öğrencisi ve spiritüel konularla ilgilenenler, bir noktada tıkanıp kalıyor. Çünkü boyut karmaşası yaşıyor ve uyanmış benliğin bilgilerini (ki bunları genellikle zihinsel olarak anlayabiliyorlar) barındırdığı evrensel bilgeliğin farkına varmadan dünya boyutuna uygulamaya çalışıyorlar. 

Evrensel bilgelik, bu dünyada nasıl davranmamız gerektiği konusunda bize rehberlik eder. 

Her birimizin kişiliği farklı ve hayatın içinde çok farklı durumlarla karşılaşıyoruz. O nedenle şefkati tek bir davranış ya da hareketle eşleştirmek anlamsız olacaktır. 

Bunun yerine biraz içimize dönüp kalbimizdeki evrensel bilgeliği dinlemeliyiz. Bu, meditasyon ve diğer spiritüel uygulamalarla ego zihnimizi susturmayı başardığımızda çok daha kolay hale geliyor. Ancak bu şekilde, evrensel bilgeliğin gerçekten ne olduğunu anlayabiliriz. Bunu yaptığımızda kendi şartlanmalarımızla (gerçekten gördüğünüzde ne kadar sınırlı olduğunu anlıyorsunuz)  karar vermek yerine, neyin gerçekten hepimizin faydasına olduğunu bilen o uyanmış özümüzle karar vermeye başlıyoruz. Böylece doğalında şefkatli davranmaya başlıyoruz ve davranışlarımız kendiliğinden güven, kabulleniş ve yargısızlıkla uyumlu hale geliyor. 

Peki, şefkati beslemek için ne yapabiliriz? 

Daha doğrusu; aslında şefkatin kaynağı olan uyanmış benliğimizle daha uyumlu hale gelmek için ne yapabiliriz?

Bunun için kilit uygulama meditasyon. Meditasyon, farkındalık seviyemizin katlanarak artmasını sağlar ve uyanmış benliğimizle uyumlu hale gelebilmek için en etkili uygulamadır. Diğer tüm spiritüel uygulamalar aslında meditasyon için bir hazırlıktır. Günlük olarak meditasyon yapmak, diğerlerine karşı şefkat geliştirmenin yanı sıra sağladığı diğer tüm faydalarla birlikte yapabileceğiniz en verimli şey. 

İkinci yöntem, şefkatten beslenen belirli davranışlar üzerinde çalışmak. Bu dolaylı bir yöntem olsa da yolda bize faydası dokunacaktır. Kabulleniş, yargısızlık ve güven temelli davranışlara yönelerek şefkat titreşimine ve uyanmış özümüze daha çok yaklaşabiliriz. Ancak bu davranışları uygularken gerçekçi ve mantıklı olmamız önemli. Gerçek dünyada işe yarayacak ama aynı zamanda içsel bir güven, yargısızlık ve kabullenmiş halinden ortaya çıkan net sınırlarımızın olması gerekiyor. 

Genellikle bunlar güçlü davranışlar olarak kendini gösterir. Kimseyi memnun etmemiz ya da belirli ideallere göre hareket etmemiz gerekmiyor. Gerçek şefkat, egolarını rahatsız ettiği için bazılarını üzebilir. Yine de onların çektiği acıya ve asıl benlikleriyle bağlantılarını kaybetmiş olmalarına üzülürüz. 

Şefkati besledikçe diğerlerinin içinde bulunduğu duruma karşı tam bir kabulleniş haline ulaşırız. Onların umursamazlıklarına, üzüntülerine ve farkındasızlıklarına şahit oluruz ama onları değiştirmeye çalışmaz ya da kendi ideallerimize göre yaşamaya zorlamayız. Şefkatte yargılama yoktur. Diğerlerinin sınırlamalarının daha çok farkında olsak da bu perdenin arkasında her şeyin altında yatan ve aslında her şeyi meydana getiren sevgiyi görürüz. Şefkat, hayata karşı duyduğumuz gerçek sevgidir.

Bir dahaki sefere birini yargılayacak ya da güvensizlikle onun hakkında karar verecek gibi olduğunda derin bir nefes al ve kararını tekrar gözden geçir. İçindeki ışık ve uyanmış benliğinin evrensel bilgeliği ne yapmanı söylüyor? Meditasyon yaparak ve güven, kabulleniş, yargısızlık temelli davranışlara yönelerek özünle bağını güçlendirdikçe bu sorunun cevabı daha da netleşecek. O zaman şefkat, sonsuz sevgiyle kendiliğinden akmaya başlayacak. 

Sevgiyle kalın,

Jack

Leave a Reply