Mercan Dede kendi deneyimlerinden ve yolculuğundan yola çıkarak Meditopia kullanıcılarına özel harika bir parça hazırladı. Adını da İçsel Yolculuk koydu. Biz de Mercan Dede’ye bu parçayı hazırlama yolculuğuna dair birkaç soru sorduk. Mercan Dede’nin sorularımıza verdiği yanıtlar, çıktığınız bu içsel yolculukta sizlere rehber olacak ve kendi benliğinizin sesini dinlerken oluşabilecek sorularınıza yanıt niteliği taşıyacak. Mercan Dede’nin yanıtlarını okurken bu 18 dakikalık eserin yaratılış sürecine tanık olabilir, bu eserin Mercan Dede’nin kalbinde nasıl yer ettiğini keşfedebilir ve meditasyonla müziğin eşsiz dansını deneyimleyebilirsiniz.
Bu eserin yaratılış sürecinde Decter Crowe elektronik seslerde bana katıldı. Alanında değerli sanatçılarla bu süreci paylaşmak bana her zaman ilham veren, farklı perspektiflerden bakmamı sağlayan bir durum. Dexter ile birlikte pandemi başından itibaren özellikle ses frekansları ve bunların insanlar üzerindeki etkileri üzerine epey kafa yorduk. Okuduk, öğrendik, denemeler yaptık, tekrar tekrar farklı yöntemler izledik. Sonunda anladık ki aslında konu gerçekten hem çok ilginç hem de çok derin. Müzikle tedavi malum bizim Orta Asya’dan gelen bir geleneğimiz. Belli sazlar, sesler, ses perdeleri üzerinden insanın hem vücudunu hem de ruhunu tedavi etmesi, şifalandırması gerçekten mümkün.
Bu 18 dakikalik eserde insanların tüm düşüncelerini, duygularını; bu dünyaya, zihne ve egoya ait ne varsa hepsinin akışını kısa bir süre için dahi olsa durdurması ve bu yarattığımız eserin eşliğinde, seslerin olmadığı kendi iç dünyasına seyahat etmesini amaçladık. Elbette yolculukta onları bekleyen birçok sürpriz eserin içeriğinde sırlanmış olarak bekleyecek.
Dilruba aslında feminen enerjiyi temsil ediyor, ney maskülen enerjiyi. Yarattığımız dünya bu enerjilerin buluştuğu, birleştiği, içsel dengenin kurulduğu bir dünya.
Elbette bu eserle birlikte herkes birden fazla seyahat yaparak kendi dünyasına, içsel yolculuğuna ait bir şeyler bulacak.
Yola, yolculuğa ve bu yolculuğa eşlik eden seslere ne kadar aşina olursanız o kadar farklı kapıların açıldığını düşünüyoruz. Şimdiden tüm canlara iyi yolculuklar diliyoruz. 🙂
Tek cümleyle anlatılmak istenirse “Sen sensiz gel.” buna en uygun cümle. Yani, en önemli adım bu yolculuğa çıkmadan evvel “ben” dediğimiz her şeyi kapının önüne bırakabilmek. Onlar çıkışta zaten sizi bekliyor olacak.
Duyabilmek için dinleyebilmek gerekli, dinleyebilmek için sessizlik gerekli. Dış dünyadaki sessizliği bize sağlayan ise tabiat. Bu nedenle deniz kenarında dalgaların, ormanda çekirgelerin, kurbağaların, ağaçların yaprakları arasından kulağımıza süzülüp gelen rüzgârın sesiyle bir anda koparız günlük yaşamın derdinden tasasından. Ancak içeride dışarıdan daha fazla gürültü ve asla susmayan bir kaos var, esas önemli olan bu sesi susturabilmek. Sürekli konuşan, yorum yapan, yargılayan ve sürekli dikkatimizi dağıtan ve aslında bizleri inanılmaz derecede yoran zihnin, egonun sesinden bahsediyorum.
Bu 18 dakikalık yolculukta tüm bu seslerin sustuğu ve özünüzdeki kendi varlığınızın, zihninizin, kalbinizin, ruhunuzun kalp atışlarının ortaya çıktığı bir dünyaya, yani kendi dünyanıza dokunmanızı umuyoruz. Malum, dışarıdaki her şey içeridekinin yansıması.
İçteki dünya sessizleşip derinleştiğinde dış dünyanıza da bu yansıyor.
Bu eser Mercan Dede müziğinden, albümlerindeki eserlerden farklı. Burada ney bize aslında sadece içsel yolculukta nefesimize konsantre olmamızı hatırlatıyor, yani içsel yolculuktaki rehberlerden biri. Ney sazının makamsal icrasından ziyade gerçekten doğru entonasyonda icra edilmesi daha önemli olduğu için ney sazını benden çok daha başarılı bir şekilde, “hakkıyla” icra eden ve benim tüm albümlerimde bana katılan sevgili Burak Malçok icra etti. Daha sonra ben bu sesleri doğru zaman aralıklarında doğru bir kompozisyona yerleştirdim ve 18 dakikalık bu seyahati kurguladık.
Ney nefestir, perküsyon kalp atışı. 18 dakikalık bu meditasyonda hatırlanması, dinlenmesi gereken en önemli iki anahtar: Nefes ve kalp atışlarının sesi. Bunun dışındaki her şeyi 18 dakikalığına bir kenara koyun gitsin.
Bu başlı başına bir sohbet konusu olur. Aslında çok sorulan bir soru. Dilerseniz ileride belki online, canlı yayın bir sohbeti bu konuya ayıralım, ne dersiniz?
Mindfulness ilginç bir kelime İngilizce’de. Aslında meditasyon kavramı ile (nacizane benim sınırlı anlayışıma anladığım anlamı ile) çelişkili bir kelime. Çünkü Mind zihin, full dolu ise oradan mindfulness, yani duyarlı, düşünceli, nazik bir dünya yaratmak mümkün değil. Zihni boşaltmamız gerekiyor, benim için meditasyon tam da bu. Bilgi, düşünce, duygu akışını durdurmak.
Bu anlamda uzun yıllardır meditasyon yapmaya çalışıyorum ve elbette bu sadece yerde oturup gözlerini kapamakla sınırlı değil. Yolda yürürken, kalabalıklar arasında dahi ve aslında özellikle stres yaratan ortamlarda meditasyon yapabilmek önemli. Bu anlamda da aslında herkesin kendi parmak izi gibi kendisi için uygun olduğunu hissettiği meditasyonunu yaratması önemli.
“Gözlerini kapa ki görebilesin, aklının sesini sustur ki duyabilesin, nefes al ki yaşadığının farkına varabilesin.”
Sadece kalp atışlarının, nefeslerinin sesini dinlemelerini diliyorum.