Müziğin Şifalı Gücü: Müziğin Zihinsel Sağlığımıza Etkileri

Müzik hayatımızın neredeyse her alanında bir etkiye sahip. Peki, senin hayatında müzik nasıl bir yerde duruyor? Bu makalede, müziğin hayatındaki farklı etki alanlarını keşfedebilirsin!
müzik

Müziğin zihinsel sağlığımız üzerindeki etkileri

Müzik biz farkında olsak da olmasak da hayatımızın çok büyük bir kısmını kaplıyor. Kişisel olarak ben müziksiz bir hayatı hayal bile edemiyorum çünkü müzik beni çok mutlu ediyor ve bundan da öte, kendimle bambaşka bir iletişim kurmamı sağlıyor. Şimdi biraz müziğin zihinsel sağlığımız üzerindeki faydalarına bakalım.

Müzik dinlemenin en bilinen faydasıyla başlayalım söze: Müzik stresi azaltıyor. Yapılan araştırmalar müzik dinlemenin otonom sinir sistemimizi pozitif yönde etkileyerek stresi yönetmemize yardımcı olduğunu ve stresli anlarda daha yapıcı cevaplar vermemizi sağladığını gösteriyor. Hayatımızda stres verici faktörler her zaman bulunacak, bunu biliyoruz. O nedenle yapılması gereken şey aslında stresi hayatımızdan çıkarmaya çalışmak değil, stres verici durumlarla yaşamayı mümkün kılacak şekilde bir ilişki kurabilmek. İşte bu noktada müzik çok önemli bir rol üstleniyor aslında. Müzik dinlemek stresli anlardaki kaotik düşüncelerimizi düzenleyerek sıkıntılarımıza daha sağlıklı ve dengeli bir bakış açısıyla yaklaşmamızı sağlıyor olabilir. Müzik gibi ekonomik olarak arkadaş canlısı ve neredeyse bulunduğun her yerde deneyimleyebileceğin bir etkinliğin bu kadar erişilebilir olmasını çok kıymetli buluyorum. 

Tek başımızayken müzik dinlemenin ne kadar keyifli bir etkinlik olduğu konusunda herkes hemfikirdir sanırım. Hangimiz kulaklıkları takıp bir şarkıda hayallere dalmamıştır ki? Şimdi bir de müzik dinlemenin sosyal etkilerine bakalım… Müzik, içinde pek çok ipucu taşıyan oldukça güçlü bir sosyal araç. Mesela yeni bir ortama girdiğini hayal et. İçeri giriyorsun, insanları görüyorsun ve fonda çalan müziği fark ediyorsun. O müzik ortamdaki insanlarla tanışmadan önce dahi ortamın moduyla ilgili bize bilgi verebilir, ayrıca sosyal ipuçlarını daha rahat gözlemlememize olanak sağlayabilir. Bununla beraber o insanlarla daha hızlı kaynaşmamıza da yardımcı olabilir. Sevdiğimiz bir sanatçının konserine gitmek ve orada binlerce insanla birlikte aynı şarkıyı söyleyerek bir alan paylaşmak ne kadar güçlü bir duygu, değil mi? Bu anlamda baktığımızda müziğin sosyal becerilerimizi geliştirebileceğini söylemek yanlış olmaz…

Gelelim motivasyon konusuna… Çoğumuz spor yaparken müzik dinleriz. Bunun bir nedeni olmalı, öyle değil mi? Evet, gerçekten de bir nedeni var. Müzik; antrenman, koşu gibi spor faaliyetlerindeki performansımızı ve motivasyonumuzu artırır ve bu da zamanımızı daha verimli geçirmemizi sağlar. Antrenman sırasında dinlenen müzikle beraber antrenmanın kalitesi artarken, kişilerin öz güveninin de artabileceği düşünülüyor.

Müzik hayatımızın neredeyse her alanında bir etkiye sahip, buna uyku da dâhil. Müzik dinlemek uyku kalitemizi artırabilir. Yapılan bir araştırma, uyumadan önce 45 dakika klasik müzik dinleyen bir öğrenci grubunun hiçbir şey dinlemeden uyuyanlara göre daha iyi bir uyku uyuduğunu gösteriyor.

Hangi müzik türü ruh hâlimizi nasıl etkiliyor? 

Yapılan araştırmalar farklı müzik türlerinin farklı duygulanımlar yaratabileceğini öne sürüyor. 

Sakinleştirici dediğimiz müzik türlerinin tınıları ve melodileri diğer müzik türlerine göre çok daha sakinleştirici bir etkiye sahip. Bu tür müzikler dinlerken kalp atışımız yavaşlıyor ve kan basıncımız düşüyor.

Grunge” rock müziğin (punk ve heavy metal müzik türlerinin karışımından oluşan bir alt kültür) insanlarda düşmanlık, mutsuzluk, gerginlik hislerini artırdığı; sakinlik, şefkat ve dinçlik hislerini azalttığı gözlemlenmiştir. Bunun yanı sıra klasik müziğin bizi sakinleştirdiğini ve içimizi huzurla doldurduğunu deneyimlerimizden hissedebiliriz. Müziğin yapısının, seslerin, tınıların, melodilerin zihinde ve bedende sakinleştirici bir etki yarattığı düşünülüyor. Sakinleştirici veya klasik müzik türleri anksiyeteyi azalttığı için ruh hâlimizi dengelemeye katkıda bulunuyor. Kendi deneyimlerini gözden geçirerek hangi müzik türünün seni nasıl etkilediğini fark edebilirsin.

Dinlediğimiz müzik türü o anki ruh hâlimizle çoğu zaman doğru orantılı çünkü müzik, duygularımızı işlemek ve ifade etmek için harika bir araç. Bazen duyguları kelimelerle ifade etmenin ne kadar zor olduğunu mutlaka deneyimlemişsindir… İşte bu tür anlarda müzik imdadımıza yetişiyor. Çalan bir şarkının sözlerine kulak kabartıp “Ne kadar da beni anlatıyor!” diye düşündüğün zamanları hatırla. Böyle anlarda aslında şarkının o anki hislerine tercüman olduğunu veya kişiliğini, başından geçen hikâyeyi anlattığını düşünüyor olabilirsin. Partnerinden ayrılmış bir kişinin hüzünlü şarkılar dinleyip melankoli hissetmesi de buna bir örnek olabilir. Ayrılık şarkıları dinlemenin insanı daha çok üzmesini bekliyor olabiliriz ama araştırmalar durumun hiç de öyle olmadığını gösteriyor. Nasıl mı? Bu tür müzikler dinlerken benzer hisler yaşayan insanların varlığını anımsıyor ve yalnız olmadığımızı hissediyoruz. Yani aslında müzik, melodilerden çok öte bir yerde konumlanıyor hayatımızda. Müzik bir iletişim aracı ve bir ifade biçimi olarak iyi hissetmemize yardımcı oluyor. 

müzik

Direksiyonu bir diğer duyguya çevirelim: Mutlu şarkılar… İnsanlar iyi hissederken ritmi yüksek, heyecanlandırıcı müzikler dinlemeyi tercih ederler çünkü bu durum o mutlu durumun etkisini katbekat artırır. Mesela arkadaşlarınla beraber seyahate çıkıyorsun. Tüm işlerin bitmiş ve tatili sonuna kadar hak etmişsin. Arabaya bindiğinde aradığın ilk şey ne oluyor? Tabii ki müzik! Çünkü o melodiler ruh hâlimizi bazen bizden bile daha iyi ifade edebiliyor! İşin güzel yanı, dünyanın neresinde olursak olalım, duygularımız ve belirli olayların bizde yarattığı hisler ortak olabiliyor ve hepimiz benzer türde müzikler dinleyebiliyoruz. Bu durum, kilometrelerce uzaktaki insanlarla sıcacık bir bağ kurmuş gibi hissetmemize neden oluyor. 

Klinik bir bakış açısı: Müzik terapisi

Mutluluk ve mutsuzluk duygularını dönemsel olarak hissedebiliriz ama bazen bu duygular uzun süreler bizimle kalabilir. Mesela anksiyete ve depresyon söz konusu olduğunda… Bu tür durumlarda uzmanlar müzik terapisinin duyguları ifade etmek ve işlemek için önemli bir araç olduğunu düşünüyor. Müzik terapisinin kullandığı teknikler arasında lirik analizi, doğaçlama müzik yapma, aktif müzik dinleme ve şarkı yazma gibi aktiviteler bulunuyor. Bu tekniklere kısaca bakalım…

Lirik analizinde kişiler yeniden şarkı sözü yazabiliyor ve olan şarkıların sözlerinden belirli temalar çıkarıp hayatlarındaki zorlukları anlatan sözleri gösterebiliyorlar. 

Doğaçlama müzik yapma aktivitesinde, kişiler müzik aletleri veya başka araçlarla istedikleri sesleri, istedikleri kuvvette çalarak içinde bulundukları ruh hâlini yansıtma fırsatı buluyor ve daha sonra terapist eşliğinde hissettikleri duyguyu tartışıyorlar.

Aktif müzik dinlemede önce kişilerin ruh hâliyle eşleşen müzikler açılıp daha sonra daha pozitif ve sakinlik hissi veren müziklere geçiş yapılıyor çünkü duygularımızla eşleşen müzikleri dinlemek bize iyi gelse de hep aynı ritimde ve müzik türünde kalmak sıkışmışlık hissi yaratabiliyor. Bu yüzden zorlayıcı ruh hâlinden biraz arınmak ve daha yapıcı bir bakış açısı kazanmak amacıyla farklı müzik türlerine geçiş yapmak bize iyi hissettirebiliyor. 

Müzik ve ruh hâlimiz arasında karşılıklı bir ilişki olduğunu biliyoruz. Yani ruh hâlimiz dinlediğimiz şarkıları şekillendirirken, dinlediğimiz şarkılar da ruh hâlimizde değişikliklere neden olabilir. Burada şuna dikkat etmek gerekiyor: İçinde bulunduğumuz ruh hâlini hiçe sayıp zorla iyi hissetmeye çalışmak değil amaç; önce ruh hâlimizi görüp, kabul edip, sonra oradan daha farklı bir alana geçmeyi deniyoruz. İlk ve en önemli adım, psikolojik problemlerle ilgilenirken bulunduğumuz duygu durumuna karşı şefkatli ve anlayışlı olmaktır. Bu, iyileşme yolundaki ilk ve en büyük adımlardan biridir.

Şarkı sözü yazmak oldukça iyileştirici bir aktivite olabilir. Herkes kendi düşüncelerini ve duygularını ifade eden şarkı sözleri yazabilir. Bu etkinlik konuşmaktan daha güvenli ve daha az tehdit edici bir aktivite olabilir.  Şarkı sözü yazmak ayrıca insanlarda öz değer hissini artırabilir ve gurur duygusunu açığa çıkarabilir çünkü çevremizdekiler de bizimle beraber ürettiğimiz parçayı duyar. 

Nasıl psikoterapistlerin en büyük aracı dinlemek ve konuşmaksa, müzik terapistlerinin de en güçlü malzemesi müzik aracılığıyla duygulara alan açmak. Müzik insanlara kendilerini ifade etmeleri, kim olduklarını göstermeleri, sosyalleşmeleri, öz değerlerini, öz saygılarını artırmaları için hem sanatsal hem de zaman açısından ekonomik bir ortam yaratıyor. Müzik terapisi insanların travmatik anılarını, yas, depresyon, anksiyete gibi yoğun ve zorlayıcı duygularını hayatlarına daha sağlıklı bir şekilde entegre etmeyi ve onlarla baş etmeyi esas alıyor.

Peki, müzik neden iyi geliyor?

Böyle içimizi kıpır kıpır eden, bizimle başka bir yerden iletişim kuran, sadece bize özel şarkılar vardır. Aklına geliyor mu öyle bir şarkı? Her dinlediğinde içini gıdıklayan, dinlerken farklı âlemlere daldığını hissettiğin ve “Nasıl olur da bu kadar güzel bir şarkı yapabilmişler?” diye düşündüğün bir şarkı var mı? 

Peki, nedir bu tarz müziklerin bizi daha dingin yapmasındaki sebep? En belirgin mekanizma, beynimizin dopaminerjik sistem dediğimiz ödül merkezinin harekete geçmesidir. Ödül merkezini aktive eden olayları seni gün içinde mutlu, heyecanlı hissettiren her türlü uyaran olarak düşünebilirsin. Partnerinin kokusunu, pasparlak bir çiçeğin renklerini, iyi bir uykuyu, egzersiz yapmayı, müzik dinlemeyi veya zevk ile bağdaştırdığın herhangi bir durumu, bu merkezi aktive eden olaylar olarak örneklendirebiliriz. Bu merkezin optimal derecede ve doğal yollarla aktive olması iyilik hâlimizi olumlu yönde etkiler.

Aslında bir parçayı dinlerken beynimiz bir sonraki melodi örüntüsünün ne olabileceğini tahmin etmek üzere çalışmaya başlar. Bir teoriye göre, müzik dinlemeyi sevmemizin bir nedeni de, sıradaki müzik örüntüsünü tahmin etme isteğimiz. Beyin olacak olayları, geçmiş olay örüntülerine bakarak tahmin etmek ister. Bu sayede hayattaki belirsizlik algısını azaltmış ve kontrol hissini artırmış olur. Eğer kişi bir sonraki müzik örüntüsünü tahmin ettiğini fark ederse bu durum ödüllendirici bir his yaratabilir.

Bir enstrümanı hayatımıza sokmak, yeni bir arkadaş edinmektir.

Biraz da benim müzikle olan ilişkimden bahsetmek isterim. Ben 10 yaşımdan beri piyano çalıyorum ve şu an 25 yaşındayım. İki kere piyano sınavına girdim ve her sene sonunda toplam altı kez hocamın diğer öğrencileriyle birlikte resitaller verdik. Bir enstrüman çalmanın bana öğrettiği şeyleri burada saysam bitmez ama çok net söyleyebileceğim bir şey var ki bana ömür boyu yanımdan ayrılmayacak bir arkadaş kazandırdı. Ne zaman yaptığım işlerden yorulup ara vermem gerekse veya artık yapamayacağımı hissetsem hemen piyanonun başına otururum ve kendimi o kadar iyi ve yenilenmiş hissederim ki yaptığım işe çok daha iyi odaklanarak, kendimden emin bir şekilde devam ederim. Stres seviyem azalır, kendime güvenim geri gelir, heyecanlanırım ve pozitif duygulanımlar yaşarım. 

Bu keyifli duygular dışında enstrüman çalmak zorlayıcı duyguları da önemli ölçüde azaltır. Depresif düşünceleri, öfkeyi, gerginliği bir tarafa koyar ve asıl önemli olanı hatırlatır bize. Piyano çalmaya yeni başladığım zamanlarda hocam seviyemden zor parçalar vererek beni zorlardı çünkü yapabileceğime inanırdı. Bu bana öz güven kazandırdı ve hayatta hemen pes etmemek ve güzel şeyler için çaba harcamak gerektiğini öğretti. Müzik terapisinden söz ederken bahsettiğim gibi piyano çalmak benim için de hislerimi ifade etmenin bir başka yolu. Bu sözsüz iletişim yolu o kadar güçlü ve etkili ki günde sadece 5 dakikamı bile ayırsam o koltuktan farklı biri olarak kalktığımı hissederim bazen. Müzik ve iyi hissetmek arasındaki ilişki aslında bu kadar açık. Bir enstrüman çalarken iyi hissetmek için onu mükemmel çalmana da gerek yok üstelik. Bundan öte o süreçte verdiğim emeği, kendime ayırdığım o kaliteli zamanı ve sonucunda üretilen o güzel tınıları hiçbir şeye değişmem. Eğer daha önce bir müzik enstrümanıyla tanışmadıysan ve böyle bir fırsatın varsa kaçırma derim. Bunun dışında eğer çocukların veya yakınlarında başka minikler varsa onlara da bu kültürün aşılanması çok önemli.

Peki, senin hayatında müzik nasıl bir yerde duruyor? Hangi duygular seninleyken müzik dinleme isteğin artıyor? Duygularınla dinlediğin müzik türleri uyuşuyor mu, yoksa daha mı farklı oluyor? Hangi müzik türleri hangi duyguları canlandırıyor içinde? Belirli insanlar ve ortamlar müzik dinleme, yapma isteğini artırıp azaltıyor mu? Bedeninde neler hissediyorsun o çok sevdiğin şarkıyı dinlerken? Senin hayatının neresinde o özel şarkı, seninle ilgili neler anlatıyor? Bu soruların cevabını araştırırken kendini biraz daha iyi tanıma fırsatı bulabileceğini düşünüyorum.

Leave a Reply