Geçenlerde uygulamadan attığımız mesajlardan biri şuydu: ‘’Hayal ettiklerini yapmanın önündeki engel öz yargıların olabilir mi?’’
Beklediğimizden çok daha fazla paylaşım ve pozitif tepki aldı. Sosyal medyada paylaşıldı, arkadaşlara gönderildi. En önemlisi ise bir saniye de olsa durup, düşünüldü. Gerçekten hangi yargılara sahibim ve bunlar benim yaşamımı nasıl etkiliyor?
Bundan önceki yazılarımızda ve meditasyonlarımızda stresin ve kaygının nedenlerini tartışmıştık ve orada üzerinde durulan en önemli konulardan biri de bu yoğun duyguların gerçek nedeniydi. Neden gerçekten stres ve kaygı duyuyoruz? Bu duyguların temeline baktığımızda özellikle ileriye dönük düşüncelerle gelen kaygının aslında ileride ne olacağını bilmemekten dolayı değil, ‘ya gelecek benim hayal ettiğim gibi olmazsa’ düşüncesinden kaynaklandığını görüyoruz. Her an gelecek konusunda hayal kuran zihnimiz, belli hikayeler ve muhtemel senaryolar üretirken, bu senaryoların olmama ihtimali bizi büyük bir belirsizliğe ve umutsuzluğa sürüklüyor. Umutsuzluğa sürüklenen zihnimiz bu sefer nasıl kötü senaryolar olabilir diye düşünmeye başlıyor ve tek bir düşünce aklımızı hakimiyet altına alıyor: ‘Ya böyle kötü bir senaryo olursa!’
Hadi şu anda tam da bu durumda olduğun bir senaryoyu düşün. Gelecekle ilgili bir şey hayal etmeye başladın ve sonra kötü senaryolar aklına geldi, bu da sende stres ve kaygı yarattı. Sonra ne oldu peki? Belki günler boyunca bu ve bunun gibi muhtemel kötü senaryolar üzerinde derinleştin, dallandırıp budaklandırdın. Gerçekliği olmayan dünyalar yarattın. İşte bunlar zihnimizin bize oyunlarından sadece biri. Gerçekleşme ihtimali çok az olan bir senaryoya verilen fazla önem ve bununla gelen stres ve kaygı…
Evet insanlık hem olumlu hem de olumsuz ihtimalleri düşünüp, onlara karşı önlem alarak bu noktalara geldi, kendini korudu. Fakat, zihnimiz ihtimalleri hesaplamada aslında fazlasıyla yetersiz. Bununla ilgili güzel bir çalışma var, zihnimizin karmaşık problemlerin ve ihtimallerin sonuçlarını nasıl tahmin ettiğini gösteren bir soru. O da şu:
Bir peçetenin kalınlığını 1 santimetre alalım. Peçeteyi katladığımızda bu kalınlık 2 santimetreye çıkar, bir kere daha katladığımızda 4 ve bu böyle gider. İstediğimiz kadar katlayabildiğimizi düşünürsek, bu peçeteyi kaç kere katladığımızda Ay’a ulaşacak yüksekliği elde ederiz? Aklınıza ilk gelen cevabı düşünün ve bir yere not alın, cevap yazının sonunda.*
Peki zihnimiz bizi ihtimaller konusunda bu kadar aldatıyorsa, nasıl yaşamalıyız? Pozitif düşüncenin buradaki önemi nedir? Ghandi’nin diyor ki:
Negatif düşündükçe o negatif senaryoları engellemek amacıyla aksiyon almaya başlarız, hareketlerimizi şekillendiririz. Ona göre davranır, konuşuruz, büyük resmi görmekten uzaklaşırız. Tedirginliklerimiz pozitif yönde adım atmamızı engeller, endişe duyarız. ‘Ya başıma gelirse’ düşüncesi bizi tutsak eder, korku ve tedirginlikle o anın gelmesini istemezken, aslında kendimizi o negatif senaryonun oluşacağı anı beklerken buluruz. Burada da Dalai Lama’nın bir sözünü hatırlayalım:
Pozitif düşündükçe umuda sahip oluruz. Geleceğe umutla baktıkça aksiyonlarımızda cesur, yaratıcı hale geliriz. Etrafımıza ve kendimize pozitif enerji yayarız. Olaylara daha açık bir zihinle bakar, bardağın dolu taraflarını gördükçe karşımıza çıkan fırsatları daha iyi değerlendiririz ve böylece kendimize pozitif bir yol çizeriz. Pozitif düşündükçe pozitif olayları, negatif düşündükçe negatif olayları çekeriz. Düşüncelerimiz aksiyonlarımızı, aksiyonlarımız da kaderimizi belirler.
Bu yüzden pozitif düşün, pozitif bak hayata. En zor zamanlarda bile pozitif düşünce seni aydınlığa taşıyacaktır.
*Yukarıdaki sorunun cevabı: 42.
Mesela ben soruya 10.000.000 cevabını vermiştim,bu neyi ifade ediyor? Hayata çok mu olumsuz bakıyorum?