Sonbahar, yazın bittiği bu günlerde serinleyen havalarla birlikte kendini göstermeye başladı. Mevsim değişiyor, doğa değişiyor, biz değişiyoruz; ağaçların yaprakları bu değişimden etkileniyor. Belki çevrendeki ağaçların yaprakları sararmaya başladı, bazısı ise henüz etkilenmedi. Doğadaki canlılarının hepsinin ritmi farklı, hepsinin ritmi kendine özel. Aslında değişen sadece doğa değil, çevremizdeki birçok şey değişmeye başladı. Örneğin giydiklerimiz: Belki sen de mevsimsel değişikliklerden etkilenmeye başladın, artık dışarı çıkarken havanın daha serin olabileceğini düşünüp yanına bir ceket alıyorsun. Belki de çabuk üşümüyorsun, o yüzden buna henüz ihtiyaç duymuyorsun. 2020 yazına hoşça kal derken belki de sonbahara hazır hissetmiyorsun. Kim bilir, belki üşümeye başladın ama yazlık kıyafetlerinle dışarıda bir tur daha atmak istiyorsun; bir tarafın üşüdüğünü fark ederken bir tarafın yaza veda etmekte zorlanıyor. Aslında hepimizin hissettikleri birbirinden farklı ve bir o kadar da biricik. Bazen ihtiyaçlarımız bile kendi içinde değişkenlik gösterebiliyor, aynı anda üşüyen ama ceket giymek istemeyen tarafların gibi. Belki bir tarafın değişime daha kolay ayak uydurabilirken bir tarafın değişime ayak uydurmakta zorlanıyor. Hepimizin içinde farklı taraflar var: Bazısı endişeli, bazısı üzgün, bazısı mutlu, bazısı cesur… Bazı taraflar değişime daha kolay ayak uydururken belki bazılarının daha fazla zamana ihtiyacı oluyor. Senin de içinde zorlanan tarafların var mı?
Son zamanlarda zorlanan taraflarının kendini daha çok gösterdiğini fark edebilirsin. Belki de uzun süredir zorlanıyorsun ve bu durum giderek arttı. Bazen korku, bazen endişe, bazen hüzün, bazen öfke hissetmen bu zorlanma hâli ile ilgili olabilir. Peki, bu duygularına hayatında ne kadar yer açabiliyorsun?
Bu sene yazdan sonbahara geçmenin hepimiz için daha farklı bir anlamı var. 2020 yılının başından beri insanlık olarak belirsiz ve zor bir süreçten geçiyoruz. Pek çok değişiklik yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz. Hatırlıyor musun, pandeminin başında belirsizlikler ne kadar da fazlaydı? Tanımadığımız bir virüs geldi, tüm hayatla ilişkilenme biçimimizi etkiledi. Rutinlerimiz, aile hayatımız, okul hayatımız, yaptığımız aktiviteler, seyahatlerimiz değişti. Dışarıya çıkarken sürekli maske takar olduk. Bize söylenen tedbirleri almaya çalıştık. Bazı tedbirlere kolayca uyabildik; bazılarında ise zorlandık, daha fazla zamana ihtiyaç duyduk. Hasta olmamak için uğraştık. Sevdiklerimizi korumaya çalıştık. Bazılarımız hasta olduk. Hepimiz bazen farklı bazen de birbirine benzeyen kayıplar yaşadık. Yeni alışkanlıklar edindik. Bazı alışkanlıklarımıza veda ettik. Bu süreçte hayatımızı etkileyen şeyleri düşündüğümüzde, hepimizin yaşadıkları doğrultusunda değişebilecek uzunca bir liste ortaya çıkıyor. Tüm bu süreç geride kaldı ama bu alışma ve bırakma çabaları hepimizde az ya da çok hem fiziksel hem de duygusal yorgunluklara yol açtı. Her değişimde kendimize hak ettiğimiz zaman ve bakımı vermek mümkün olamadı. Belki bu zorlanmaları fark etmek hayata devam etmemizi zorlaştırdı.
Şimdi, yaz dönemini düşünmeye geri dönelim. Bu yaz sen neler yaşadın? Bu yaz belki biraz mola verebildin, belki de molasız şekilde yeni döneme ayak uydurmaya devam ettin. Hepimiz için mümkün olmasa da bazılarımız yaz boyunca biraz da olsa normalleşebildi. Tedbirler bizim için olağanlaştı; hastalık hakkında bilgimiz arttı, kontrol alanımız genişledi. Onun dışında, güneşli günler gündemimizi değiştirdi. Sevdiğimiz insanlarla yüz yüze görüşme şansı bulduk. Açık havada kendimizi daha güvende hissettik. Tüm bunlar bizi pandemiden bir nebze de olsa uzaklaştırdı. Öncesinde yaşadığımız kısıtlanmışlık duygusu yazın belki biraz yatıştı, rahatlama ve güven duygusu arttı. Yaz boyunca sen de biraz daha rahat ve güvende hissettin mi? Belki de bu yaz kendine istediğin vakti bir türlü ayıramadın, şartlar senin için pek kolay değildi.
Sonbahara başlarken tüm bu geçenleri sindiremeden yeni süreçlerin başlamasıyla birlikte hâlihazırda zorlanan, uyumlanmak için daha fazla zamana ihtiyaç duyan taraflarımız tetiklenebilir. İşte tam da bu yüzden, çoğumuz için bu yazı bırakmak diğer yazlardan biraz daha farklı ve zor olabilir. Yazın bitişi sende hangi duyguları uyandırıyor? Serinleyen hava sendeki endişe ve korku duygularını tetikliyor olabilir mi?
Bu noktada korku, endişe, hüzün, üzüntü, öfke gibi duyguları daha fazla deneyimleyebiliriz. Böyle bakınca aslında tüm bu hissettiğimiz duygular çok doğal ve olağan duruyor. Zor bir sürece geri dönme ihtimali, tekrar kısıtlamaların artacak gibi durması, pandeminin getirdiği belirsizlikler canımızı sıkabilir. Belki bunların hiçbirini hissetmiyorsun ama iyi hissetmediğini biliyorsun ya da adını koyamadığın şekilde huzursuz hissediyorsun. Duygularını anlayamamak ya da bilememek bazen endişelerini ve korkularını olduğundan büyük göstererek seni telaşlandırabilir. Peki, sen tüm bu belirsizlik ve bilinmezlikle nasıl baş ediyorsun?
Endişeler ve korkular insanın gözünü korkutabilir. Pandemi süresince artan bu duygular çevremizde yaygınlaştı. Bazen fark etmeden bazen de farkında olarak bu duyguları yaşamaya izin vermek yerine onları bastırmaya ya da onlardan kaçmaya çalışırız. Ancak bu duygulardan kaçmaya çalışmamız onlardan kurtulabileceğimiz anlamına gelmiyor. Duyguları yaşamaya izin vermemen bazen bedeninin bir yerinde ağrı, bazen kötü bir rüya, bazen yeme atakları ya da yemek yemeyi unutmak, anın içinde olamamak gibi çok farklı şekillerde deneyimlenebilir. Aslında bir duygu seni zorlasa da o duygunun içinde kalmak; korkan, endişe duyan tarafına özgürlük vermek onunla baş etmenin en etkili yoludur. Bu şekilde duygunun içinde kalarak hem o duyguyu yaşanabilir kılar hem de onunla baş edebilmenin bir yolunu keşfedersin. Peki, senin iyi hissetmeyen tarafların var mı? Tüm bu taraflarını yargılamadan, şefkatle dinleyebilir misin? Unutma hissettiğin duygular çok doğal. Her zaman iyi hissetmiyoruz; bazen iyi hissediyor, bazen ise zorlanıyoruz. Birçoğumuz sonbahardan ve getirdiği belirsizliklerden çekiniyoruz.
Peki, zorlandığında bu duygularla ne yapabilirsin? Hissettiklerine yer açmak nasıl olur? Bu zorlanma hâlinin içinde nasıl kalınır? Aslında yazdan sonbahara geçişin tek bir şekilde yaşanmaması gibi, zorlanan tarafımızın sesini duymanın da belli bir tarifi yok. Hepimiz biriciğiz ve duyguları yaşama şeklimiz de öyle. Kendimize özgü, değişkenlerle dolu bir yoldayız. Hayatın neler getireceğini bilmiyoruz. Evet, önümüzde belirsizliklerin artabileceği sonbahar dönemi var. Zorlanman çok doğal. Esas olan, bu yolda duygularına bazen zorlu da olsa onlara yer açmak. İlk olarak kendine tüm duygularına yer olduğunu hatırlatmak iyi bir başlangıç olabilir. Zorlanan taraflarına onları yargılamadan ve şefkatle dinlemek istediğini söylemek durumu kolaylaştırabilir. Her zaman değil ama şarkı söylemek, dans etmek, spor yapmak, meditasyon yapmak, sanatla iç içe olmak duygularını açığa çıkarmak için iyi birer yol olabilir. Belki de canın hiçbirini yapmak istemiyor ya da yeni bir şeye başlayacak gücü kendinde bulamıyorsun. Bazen insanın içinden hiçbirini yapmak gelmez,bu da mümkün. Bazen kendini anlamak ve kendine izin vermek, tüm duygularının şefkatle karşılandığı sıcak bir çay demlemek ya da sevdiğin bir diziyi izlemektir. Bunların yanı sıra ruh sağlığı alanında çalışan ve sana bu değişimin içinde yardımcı olabilecek bir profesyonelden de destek alabileceğini aklında bulundurmak iyi bir fikir. Unutma ki ilk defa bir pandemi yaşıyoruz, bu da onun ilk sonbaharı.
Yazar: Şafak Duraçe