Aşk, kişiye göre tanımı değişebilen ama dünyanın neresinde olursak olalım hepimizin ortak bir paydada buluşabildiği bir kelime… İnsan, tek başına var olamayan, ötekiyle birlikte anlam kazanan, ötekiyle var olduğunu hisseden bir canlıdır. Aşk; bağlanma dinamiklerini, güvenmeyi, onaylanmayı, kabulü, bir olmayı, yakınlığı, sevgiyi kapsar. İlişki bazen bir satranç, bazense bir dans gibidir. Biri bir şey yaptığında, diğerinin hamlesi ona göre bir tondan, ona göre bir telden gelir. Bir taraf bir davranışta bulunur, diğer taraf yanıt verir. Biri kollarını açar, diğeri sarılır; biri elini uzatır, diğeri tutar…
Bazen ise iletişimde engellerle karşılaşırız. Elimizden geleni yaptığımızı düşünürüz ancak ilişki tıkanır, dans mutlu tondaki ritmini devam ettiremez olur, yollar ayrılır. Kişi kendini çaresiz, yapayalnız hissedip beğenilmediğini, anlaşılmadığını ya da sevilmediğini düşünebilir. Biri bağırır, diğeri ağlar. Biri suçlar, diğeri savunur. Biri küser, diğeri ağlar… İçinde büyüdüğümüz evde izlediğimiz biri-diğeri hamleleri içimize işler. Büyüdüğümüz evde biri bağırdığında diğeri ne yapıyorsa onu yapmayı öğrenir, onun izinden gideriz çünkü bizim bilgimiz “Biri bunu yaptığında, diğeri bunu yapmalı.” şeklinde oluşur. İhtiyacı anlamadan ve dinlemeden otomatik tepkiler verdiğimizde, karşımızdaki kendini “duyulmamış” ya da “anlaşılmamış” hissedebilir. Otomatik tepkilerini fark etmeye çalış. O “hoşuna gitmeyen” bir tepki verdiğinde, sen ne yapıyorsun? Sen onun hoşuna gitmeyen bir şey yaptığında o nasıl yanıtlıyor? Kendine sor: Neye ihtiyacın var? Bu ihtiyacı karşılamak için kendini en iyi nasıl ifade edebilirsin?
Üzüntünü, kırgınlığını, yalnızlığını, ihtiyaçlarını anlamak ve karşılamak için diğerine ihtiyacın var. Yüzlerce kişi arasından hangi diğeri seninle olacak? Onunla olduğunda yüzlerce kişiden vazgeçtiğini hatırla. Onunla olmak için diğerleriyle olmuyorsun. O hâlde, kendi seçtiğin diğerinle iyileşmeye ne dersin? Araştırmalara göre, ilişkiyi güçlü kılan en önemli unsurlardan biri aradaki arkadaşlık ilişkisi. Arkadaş ilişkileri güçlü olan çiftlerin, romantik ilişkilerinde daha mutlu oldukları görülmüştür. Partnerinle arkadaş mısın?
Onunla oyun arkadaşı olabilir, içindeki mutlu çocuğu onunla ortaya çıkarıp doyasıya zevk alabilirsin! Oyun oynarken kendine seçtiğin eşlikçine onunla olmayı niye bu kadar sevdiğini söylemeyi unutma. Sen nelere mutlu olduğunu söyledikçe ve onun nelerle eğlendiğini öğrendikçe oyunlarınız daha da keyifli olacak. Oyun oynamayı sever misin? Peki ya, onunla oyun oynamaya ne dersin?
Mutlu ilişkilerde “biz” olmanın, ortak bir anlam yaratmanın, romantik ilişki tatminini artırdığını biliyor musun? Ben ve sen iki ayrı bireyiz, birbirimizle olmayı seçtiğimiz için birlikteyiz. Birlikteyken de “biz” olarak ortak bir bakışımız, ortak bir hissimiz olur. Güvende hissederiz, güvende olmak isteriz. “Biz” hissi daha rahat hissetmeye, ortak paydalar yaratmaya ve yeni bir oluşuma işaret eder. “Biz” kavramının içinde rahat hissederiz. “Biz böyle uyumayı severiz.” , “Bizim için film izlerken mısır yenir.” , “Bizim evde kahve çikolatayla içilir.” Peki ya, sizde nasıl? İlişkine bak: Siz olarak yaptığınız neler var? Eğer sana az göründüyse onları çoğaltmaya ne dersin? “Biz” olmaya çalışmak, birlikte yeni bir kavram inşa etmek, romantik ilişkindeki temelleri daha da sağlamlaştıracak.
Romantik ilişkide iletişim: “İlişkideki görünmez engelleri yıkmak”
İlişkilerde yıkıcı etkisi olan Mahşerin 4 Atlısı’ndan bahsedelim: Eleştiri, Aşağılama, Savunma ve Duvar Örme.
Partnerinle ilgili içine sinmeyen bir durum olduğunda onu eleştirmektense ona hissettiklerini söyleyebilir misin? Bir ilişkide kaç kişi varsa o kadar farklı düşünce olabilir. Senin düşüncenle karşındakinin düşüncesi aynı olmadığında duygularınla kendini ifade etmeyi denemen sizi birbirinize yakınlaştıracaktır. Örneğin “Gözümün içine bakmadan konuştuğunda kendimi değersiz hissediyorum.” diyerek kendini ifade ettiğinde “Saygısızsın, gözümün içine bakmadan konuşuyorsun.” dediğinden daha iyi anlaşılırsın.
Kendini partnerinden üstte gördüğünü belirten kelimeler, mimikler ve tavırlar karşındaki kişiye aşağılanmış hissettirebilir. Aşağılamalar sağlıklı bir romantik ilişkide olmamalıdır. Onun yerine partnerinin olumlu özelliklerini takdir edip ona kendi duygu ve ihtiyaçlarını anlatmaya ne dersin? Eğer sen bunları dile getirirsen, o da seni anlarsa farklı bir ilişkiniz olabilir mi?
Romantik ilişkide, haklı olana ödül verilmiyor. Amaç haklı ya da haksız olmaktan ziyade ilişkide güvende, rahat, mutlu hissetmektir. İlişkisinde böylesine keyifli duygular hisseden bir kişi için haklılık ya da masumluk savaşı gerekli midir? Savunma, haklı olduğunu düşünüp hareketsiz kalmak ya da kurban rolüne girip kendini savunmak şeklinde olabilir. Kendini savunmak yerine az da olsa ilişkinle ilgili sorumluluk almaya ne dersin? Haklılık savaşını bırakıp sorumluluk aldığında, harekete geçecek ve karşındakine onu önemsediğini göstereceksin. Bu da seni ilişkinin içine daha da çekecek ve ilişkinle temasını artıracak. İlişkinle, partnerinle temas etmeye ne dersin?
Duvar ördüğün zaman duygusal olarak geri çekilirsin. Sakinleşemez ve iletişime geçemezsin. Böyle bir durumda, karşındakinden zaman isteyip kendini sakinleştirmeyi deneyebilir misin? Sakince duygunu ve ihtiyacını dile getirdiğinde, partnerinin seni anlama ihtimali artacak ve büyük olasılıkla bu sana çok iyi gelecek. Sakinleşmek ve bedenini yatıştırmak için meditasyondan faydalanabilir, nefes egzersizi yapabilirsin. Bu mola, hem bedenini yatıştıracak hem de sonrasında yatışmış ve sakin bir biçimde iletişim kuracağın için ihtiyacının karşılanma ihtimalini artıracak.
Zihin okuma! Zihin okumak, partnerinin aklından geçenleri tahmin etmek, varsaymak ve bu varsayıma inanmaktır. Partnerlerden biri “Kesin benim sıkıcı olduğumu düşünüyor.” diye zihninden geçirdiğinde üzgün, mutsuz görünebilir. Ancak diğeri de “Surat asıyor, ben onu mutlu edemiyorum.” diye düşünürse ve birbirleriyle duygu, düşünce ve ihtiyaçlarını paylaşmazlarsa gittikçe birbirlerinden uzaklaşırlar. Zihin okunan bir ilişkide ihtiyaçlar sorulmaz, varsayımlar doğru kabul edilir. Partnerinin ihtiyaçlarını anlamak, bu ilişki için atabileceğin ilk adım. Eğer daha önce sormadığını fark ettiysen bugün sormaya başlayabilir misin? Öncesinde varsayımlarını not alabilir, partnerinden aldığın yanıtları varsayımlarınla karşılaştırabilirsin. Tahmin ettiklerinle gerçekler birbirine benziyor mu? Eğer onun ihtiyaçlarını anladıysan ihtiyaçlarını karşılamak için neler yapabilirsin? Onu değerli ve özel hissettirmeye ne dersin?
Büyüdüğün evde gördüğün ilişkiyi, tanık olduğun diyalogları düşün. Yukarıdaki iletişim engellerinden hangileri vardı? Haklı-haksız savaşına giriliyor muydu? Biri bağırdığında diğeri kendini kapatıyor muydu? Bedenlerini, sözel olmayan iletişimlerini düşün. Yüzleri, bedenleri, duruşları nasıldı? Küçük sen, nasıl bir senaryoyu izliyordu? Peki, onları panzehirleriyle değiştirselerdi nasıl bir ev olurdu? Peki ya, senin evinde seni ve ilişkini izleyenler var mı? Onlar için bu değişimi kendinde sağlayabilir misin? Eleştirmeyip, aşağılamayıp, duvar örmeden, savunmadan, yumuşak başlangıçlar yaparak, duygu ve gereksinimlerini ifade ederek partnerini anlamak adına çabalayabilir misin? Zorlandığını düşündüğünde her zaman destek alman mümkün. Nerelerde zorlandığını fark edebilir misin?