Sevdiklerimizle kurduğumuz ilişkiler hayatımızdaki pek çok şeyin gidişatını belirler. Çeşitli kültürler; aile fertleri, arkadaşlar ve toplum üyeleri arasındaki ilişkileri bir bireyin hayatının en önemli parçaları olarak görürler. Bu ilişkileri koruyup geliştirmek dolu, mutlu bir hayat yaşamak için ise olmazsa olmaz bir gerekliliktir.
Uzun süreli mutluluk ve huzur söz konusu olduğunda bir ilişkimiz diğerlerinden önemli olabiliyor: örneğin partnerimizle olan ilişkimiz. Partnerinle geçtiğiniz zor bir dönemi düşün. Bu dönemde büyük ihtimalle çok yoruldun, yıprandın, üzüldün ve canın yandı. Bu hissin nasıl olduğunu pek çoğumuz biliriz. Büyük ihtimalle bu sevdiğimiz kişiyi, hislerimizi umursamayan yabancı bir düşmanmış gibi hissettiğimiz bir dönemdi. Böyle zamanlarda öyle şiddetli iç çatışmalar yaşarız ki midemiz bulanır, dikkatimiz dağılır, duygularımızı çok yoğun yaşarız ve odak noktamızı kaybederiz.
Kendimize biraz zaman ayırıp partnerlerimizle nasıl daha sağlıklı, sevgi ve şefkat dolu, iki tarafın da birbirine saygı duyduğu ilişkiler kurabileceğimiz üzerine düşünmemiz bu yüzden çok önemli. Bu, yapması zor ve meşakkatli bir şeymiş gibi gelebilir ama bizi içten içe zehirleyen bir ilişkiyi yürütmeye çalışmaktan daha az efor gerektirdiği kesin.
Bu yüzden şimdi partnerinle nasıl daha büyük bir farkındalıkla yaklaşabileceğini, onunla nasıl daha sevgi dolu, tatmin edici bir ilişki kurabileceğini konuşacağız.
İşe koyulmadan önce kendimize şükrân duymanın ne demek olduğunu hatırlatmamızda fayda var. Şükrân duymak, karşımızdakine müteşekkir olup ona, onu takdir ettiğimizi göstermek demek. Peki, partnerimize onu takdir ettiğimizi nasıl gösterebilir; ona nasıl daha nazik davranabiliriz?
Brené Brown’un kitabı Acımasız Dünyaya Meydan Okumak, güvene, karşılıklı saygıya ve ortak sorumluluk duygusuna dayalı bir ilişki kurup devam ettirmenin sırrını açıkça ortaya koyuyor. Browne kitabında, “Açık olmak nazik olmaktır. Olmamaksa gaddarlıktır,” der. Kitap, karşımızdaki kim olursa olsun ona nazik davranmak istiyorsak ona açık olmamız gerektiğini söylüyor. Bunun aksine beklentilerimizi, isteklerimizi ya da arzularımızı dile getirmektense gizlemek karşımızdaki insana gaddarlık yapmaktır.
Hadi bunun romantik ilişkilerimiz için geçerli olup olmadığına bakalım. İlgi duyduğun birini düşün. Karşındakinin beklentilerinin, geleceğe dair planlarının ne olduğunu bilmediğin gibi, onun da senin hakkında neler düşündüğünü bilmiyorsun. Geçmişte ne gibi ilişki deneyimleri yaşadığına, sağlıklı bir ilişkini hakkında ne düşündüğüne ve potansiyel partnerinde ne gibi değerler ve özellikler aradığına dair en ufak bir fikrin yok. Karşında birey, bir yatta yaşamanın hayalini kuruyor da olabilir, bir dağın tepesindeki küçük bir kulübede yaşamanın da; 10 çocuk sahibi olmak da isteyebilir, hiç çocuk sahibi olmamak da. Tüm bu bilinmezlere rağmen bu soruları sormaktan ve bu bilinmezlerin cevaplarını öğrenmekten genellikle kaçınırız. Aceleci ya da tuhaf olmaktan korkarız. Bir başka deyişle karşımızdaki insanı korkutup kaçırmak istemeyiz.
Aradan haftalar, aylar geçmesine karşın partnerinin hayattan ve senden beklentisinin ne olduğunu bilmiyorsun. Bu yüzden kaygılısın, streslisin ve partnerinin davranışları ve söylediklerinden bir anlam çıkartmaya çalışıyorsun. Bu sebeple, son derece gergin, stresli ve yorgunsun. Varsayımlarının doğru olduğunu umup duruyorsun. Bu tam bir enerji ve vakit kaybı değilse ne? Nasıl bir hayat tarzı istediğini bilmediğin biriyle evlendiğini hayal edebiliyor musun?
İşte açık konuşmamanın gaddarlık olmasının sebebi tam olarak bu: hem partnerin için hem senin için yorucu ve acımasız deneyim. Birbirinizin aklını okuyamazsınız ve planlarınızın, hayallerinizin ve beklentilerinizin ne olduğunu açıkça iletişim kurmadan bilemezsiniz. Bu yüzden tüm bunları partnerinle paylaşmak ona nezaket göstermektir. Bu nedenle, belki de gereğinden fazlasını partnerinle paylaşmanda fayda olabilir; yani hayatının en ince detaylarına kadar onunla paylaşmak isteyebilirsin. Bu detayların ne olduğuna gelirsek: ev işlerinin dağılımı, parayla ilgili kararlar, geleceğe dair kariyer planları, yaşamak istediğin yer.
Elbette açık ve net konuşman istediğin her şeyi alacağın anlamına gelmiyor; aksine ikinizin de memnun kalacağı bir sonuca varmak için senin de partnerinin de taviz vermesi gerekir. Ancak açık ve net konuşup partnerini de aynısını yapmaya davet edersen birlikte nasıl bir hayat sürdürmek istediğinizi daha iyi anlayabilirsiniz.
Partnerine duyduğun sevgiyi ve şükrânı ifade etmenin diğer bir yolunu, Dr. Gary Chapman “Aşkın Beş Dili” adlı kitabında işliyor. Bir yazar, konuşmacı ve ilişki danışmanı olan Chapman; ilişkimizde sevgimizi ifade etmemizin koşulsuz sevgi, saygı ve anlayışın olduğu bir ilişkide olmanın en iyi yolu olduğunu söylüyor.
Chapman kitabının devamında herkesin sevgiyi belli şekillerde görmeyi tercih ettiğini söylüyor. Kimimiz hediye almayı tercih ediyoruz, kimimiz baş başa vakit geçirmeyi, kimimiz övgüler işitmeyi, kimimiz hizmet görmeyi, kimimiz ise dokunulmayı. Partnerimizin aşk dilinin ne olduğunu anlarsak ona o dilde konuşup duygularımızın derinliğini ifade edebiliriz. Chapman’ın deyişiyle bu “aşk depomuzu doldurmak” anlamına geliyor. Aynı şekilde, eğer partnerimize duyduğumuz sevgiyi onun algılayamadığı bir şekilde gösterirsek onun sevilmediği, takdir edilmediği hissine kapılmasına sebep olabilir, yani partnerimizin aşk deposunu boş bırakmış oluruz.
Partnerinin aşk dilini merak ediyorsan partnerinin aşkı kendine nasıl davet ettiği konusu üzerine biraz düşünebilirsin. Kendi aşk dilinin ne olduğunu çözmekte ise meditasyon sana oldukça yardımcı olacaktır. Görselleştirme egzersizleri sayesinde partnerinin ve kendi aşk dilini daha iyi farkına varabilirsin.
Diyelim ki benim aşk dilim hizmet görüp sevdiğimle baş başa vakit geçirmekken, partnerimin sevgi dili hediyeler alıp övgüler duymak olsun. O yüzden ona duyduğum sevgiyi arabasını yıkamak gibi bir ev işini üstlenerek ya da onunla pikniğe çıkıp baş başa vakit geçirerek ifade edersem, bunlardan keyif alacak olsa bile bunları onu sevdiğim için yaptığımı anlamayabilir. Öteki taraftan onun aşk dilinin ne olduğunu biliyorsam ona anlamlı bir hediye alarak arada sırada sürprizler yapabilir ve ona övgüler yağdırarak onu ne kadar sevdiğimi belli edebilirim. İşte o zaman aşk depolarımız dolup taşar!
Bir ilişkide olmak kendi isteklerini askıya alıp partnerini mutlu eden her ne ise onu yapmak, onun sevildiğini, güvende olduğunu ve takdir edildiğini hissettirmek demek değildir. O yüzden, partnerinin sana neler verebileceğini düşünmekten ziyade onun hayatına nasıl katkıda bulunabileceğine odaklanmak iyi bir fikir. Bunu yapmaya haftada bir “Bu hafta hayatını nasıl kolaylaştırabilirim?” gibi bir soru sorarak başlayabilirsin. Partnerinin aşk dilini öğrenip konuşmaya başladığında ilişkinizi besleyen derin duyguların yeniden ateşlenmesi kaçınılmaz olacaktır.
İlişkinde duyduğun şükranı ifade etmenin diğer yoluna gelirsek: bazen en büyük ilişki problemlerimizin çözümleri çok kolay, basit şeylerdir. Diyelim ki partnerinin ayda birkaç defa arkadaşlarıyla buluşmak ya da sevdiklerine minik hediyeler vermek gibi huyları var. Partnerinin günlük davranışlarını gözlemleyerek sevgisini nasıl ifade ettiğini çok iyi kavrayabilirsin. Dahası partnerinin senin hayatını kolaylaştırmak için yaptığı minik şeylerin farkına varmaya başlarsın. Bunun neticesinde gözlerin açılır, partnerine duyduğun şükran ve hayranlık, ona duyduğun sevgiyi gösterme arzunla birlikte büyür.
Partnerini olduğu gibi kabullenmen gerektiğini arada sırada unutabilirsin. Kimi zaman birtakım huy ve özelliklerine karşı direnir, savaş verirsin çünkü onun belli bir şekilde davranmasını beklersin. Bu, partnerinle aranda bir gerilim oluşturur. Halbuki onu olduğu gibi kabul edip deneyimlerine, özelliklerine, anılarına, davranışlarına ve – her şeyden önemlisi – hatalarına açık olman gerekir. Tıpkı senin olduğu gibi, partnerinin de şahsi anılarından ve deneyimlerinden derlediği özel bir kişiliği var. Senin gibi onun da değiştirmek istediği huyları olabilir ve sen zaman içinde nasıl değiştiysen partnerin de değişebilir. Bu yüzden de partnerine yapabileceğin en büyük sevgi ve şükran gösterisi onu olduğu gibi kabul etmek.
Partnerini düzeltip “eğitmekten” kaçınmak oldukça zor olabilir. Bir kontrol delisi olarak partnerim yanlış bir şey yaptığında onu eleştirmekten kendimi men etmenin ne kadar zor olduğunu iyi bilirim. Fakat durup büyük resme baktığımda partnerimin iyi yanlarının kötü yanlarından üstün olduğunu görebiliyorum. Açıkçası partnerimi eleştiren aklımdaki seslerden kurtulmamda Meditasyon uygulamasındaki İlişkiler Serisi’nin büyük bir payı var. Son yedi gündür partnerimin değişmesini istediğim huylarına odaklanmaktan ziyade onunlayken duyduğum neşe, güven ve sevgiye odaklanmak bana çok iyi geldi. Elbette bu meditasyonlar beni bir gecede düzeltmedi ama ilişkime nasıl yaklaşmam gerektiği konusunda zihnimi eğitmeme yardımcı oldu.
Partnerinle nasıl birbirinizi daha çok tatmin ederek dinamik bir ilişki sürdürebileceğiniz hakkında konuştuk ancak kendine ihtiyacın olan zamanı tanımazsan bunların hiçbir faydası olmaz. İlişkini tanıyıp ona hayatını derinden etkileyen bir şey olarak hak ettiği ilgi ve alakayı göstermek zorundasın. Bu bir anda günlük rutinini değiştirmen gerektiği anlamına gelmiyor. İlişkiler Meditasyon serisinin amacı sana ve partnerine hepi topu yirmi dakikalık bir süre tanıyıp ilişkinizin durumunu gözden geçirme, sevgi, saygı ve güven duygularınızı nasıl besleyebileceğiniz hakkında düşünme şansını vermek.
Her zamanki gibi fikirlerini dinlemeyi çok isteriz. Senin sağlıklı bir ilişki sürdürebilmeni sağlayan nedir? Partnerinin ve senin aşk diliniz var mı? Bugün partnerinin hayatını kolaylaştırmak için ne yapabilirsin? Cevaplarını yorum olarak bekliyoruz!
Ben ilişkimde netim onun beni nasıl mutlu ettiğini ona teşekkür ederk göstediğimi düşünüyorum onunda benim için planlar yaptığını onun adına düşünmeyerek görüyorum