Geçtiğimiz günlerde pandemi kapsamında üç hafta sürecek bir tam kapanma duyurusu yapıldı. Bu haberi hepimiz farklı karşıladık. Sıkıldık, öfkelendik veya bu kısıtlamanın gerekli olduğunu düşünerek memnun olduk. Planlarımız, işlerimiz aksadığı için strese kapıldık.
Biliyorum bu yazı her satırıyla sana hitap etmeyecek. Şu anda duymak istediklerini harfi harfine sana söyleyemeyecek. Her birimiz kendimize özgüyüz, farklıyız. Kendine en yakın hissettiğin kişiyi hayal et. Şu anda onun tüm yaşantısına ve zihninden geçenlere hâkim olduğunu söyleyebilir misin? Sen olmayan birinin ne hissettiğini, içinde bulunduğumuz duruma nasıl tepkiler verdiğini veya davranışları altında yatan nedenleri bilmen mümkün değil. Ben de sana dair bir varsayımda bulunmadan, bu alanda sevgiyle ve hoşgörüyle sana destek olmaya çalışacağım.
Hayatın her alanına, yaşayış biçimine ve düşünme yapısına nüfuz etmiş, bir yıldan uzun süren bir dönemden bahsediyoruz. Hayatımıza pandemi ile birlikte sosyal yaşantının duraklaması, finansal kaygılar, ilişki problemleri, özgürlük ve güvenlik hissinin kaybolması gibi birçok stres faktörü de dâhil oldu. Hayat bütün zorluklara rağmen devam ederken “yeni normal”de her şey normalmiş gibi hissetmeye çalıştık. Elimizden geldiğince düzensiz bir düzene adapte olmak için gayret ettik.
Olanları kabul etmek çok kolay değil. Dirençleri görmek ve kabullenmekte zorlanabilirsin. Net ve somut bir çözüm arayışında olabilirsin. Sorunların bir an önce çözülmesini ve üzerindeki etkinin ortadan kalkmasını istemen gayet anlaşılabilir bir durum.
Şu anda iyi hissetmen için kesin sonuç verecek bir reçete sunmam ne yazık ki mümkün değil. Bazen sorunlarımızın kaynağını ortadan kaldırmak iyi hissetmek için yeterli değildir. Sana neyin iyi geleceğini sen biliyorsun aslında. Bu cevap şu an görünür olmasa da onu zaman içinde bulmaya niyet edebilir misin?
Gel, bu sürede ulaşabileceğin kaynakları araştıralım:
Marshall Rosenberg’in Şiddetsiz İletişim kitabında altını çizdiği bir yöntem var: Duygularını sahiplen. Öfke, üzüntü, korku, bıkkınlık, bitkinlik, uyuşukluk, stres, endişe… Şu anda yüzeyde hangi duyguların olduğunu isimlendirebilir misin? Rosenberg, bu duyguların altında çoğunlukla karşılanmayan ihtiyaçlarımızın yattığını söylüyor. Nispeten keyifsiz sayılabilecek bu duygularla temas etmek her zaman çok kolay olmuyor. Bunu kolaylaştıracak dört aşamalı bir yol izleyebilirsin:
Öfke duygusuyla temas etmeni kolaylaştıracak bu adımları aslında birçok duygu için kullanabilirsin.
Bu duygularla temas etmeye ve üzerindeki etkilerini gözlemlemeye yardımcı olabilecek farkındalık artırıcı etkinliklere bir şans verebilirsin. Genelde zor duygularla baş etmeye çalışırken bizi düşünmekten alıkoyan, dikkat dağıtıcı ve yatıştırıcı aktivitelere yöneliriz. Sevdiğimiz dizileri tekrar tekrar izler, bolca uyur, fazla miktarlarda abur cubur veya alkol tüketiriz. Bunlar geçici bir rahatlama etkisi yaratarak duygularınla ve içinde bulunduğun durumla yüzleşmeni erteler ama temelde yatan nedeni ortadan kaldırmaz. Bu durumu, ödenmedikçe faizlenen kredi kartı borcu gibi düşünebilirsin. Bu kabarık borcu ödemek zor geldiği için limitini artırarak seni mutlu edecek bir alışveriş yapmak daha cazip gelebilir. Ancak bu rahatlama hissi uzun sürmeyeceği gibi, yalnızca yüzleşmek istemediğin duyguların üzerindeki etkisini güçlendirir.
Bu süreçte uzun vadede kendine iyi gelecek bir yatırım için, bu alışıldık döngüye girdiğini fark ettiğinde seni şu ana getirerek farkındalığını artıracak aktivitelere yönelebilirsin. Yoga, meditasyon, günlük tutmak, yapboz yapmak, resim çizmek gibi aktiviteler duygularınla temas etmene ve onların sende yarattığı etkileri gözlemlemene yardımcı olur. Düzenli olarak kendine bu vakti ayırdığında zaman içinde kendiliğinden sana iyi gelecek tercihlere yönelmen daha kolay olacak.
Bunları denerken lütfen kendine zaman tanı. Duygularının sorumluluğunu almak kolay değil. Kendine şunu hatırlatmanda fayda var: Bu üç hafta bir verimlilik kampı değil, olmak zorunda da değil. İçinde kayıp barındıran dönemlerde kaybı telafi etmek için fazla gayret içine girme eğiliminde olabiliriz. Ancak böyle bir yükümlülüğün yok. Bu durumun içinde var olabilmen fazlasıyla yeterli. Bu dönemi dilediğin gibi geçirebilirsin.
Yukarıdaki önerilerin karşısında harekete geçmeye hazır hissetmeyebilirsin. Her birimiz farklı dönemlerde farklı yaklaşımlar içinde olabiliriz. Bazen tanımlayamadığımız bir sıkışmışlık hissi deneyimleriz. Harekete geçmeden önce kendimize bir alan açma ihtiyacı duyarız. Bu aşamada Rosenberg’in ilk önerisine kulak verip yalnızca durup nefes almayı tercih edebilirsin.
Her günü o günün getirdikleriyle yaşa. Kendinden her gün aynı performansı ve motivasyonu bekleme. Dalgalanmalara ve değişkenliğe izin ver. İçinden hiçbir şey yapmak gelmiyorsa hiçbir şey yapma. Normalde yaptığından daha azı elinden geliyorsa bırak, eksik kalsın. “Bugünlük bu kadar.” diyebilmek zorlayıcı dönemlerde sana güç olur. Unutma ki bu, kendine giden bir yolculuk. En zor anlarında kendini ve hayatı kabul edemezken hayat sana kucak açıyor. Tıpkı yoga pratiğinde olduğu gibi, düştüğünde zemin seni tutmak için bekliyor.
Burada yazdıklarımı sana söylediğim kadar kendime de söylüyorum. İnan ben de zorlanıyorum. Bazı anlarda her şey daha mümkün ve kolay görünüyor, ben daha güçlü hissediyorum. Bazen ise elimden bir şey gelmiyor. Bugünkü niyetim, hepimiz için şu anda elimizden geleni yaptığımız için şükran duyabilmek. Yapamadıklarımız ise sorun değil. Hayattayım, güvendeyim. Bugün bu kadarı yeterli.
Bu satırların ihtiyaçlarını dinleme konusunda sana rehber olması dileğiyle!