Tükenmiş Hissetmek

Hayatın döngüsü içinde umutsuz, yılgın, tükenmiş hisseden yanlarımız da var. Bunların gelmesi aslında bizim bu taraflarımızla temas ihtiyaçlarımızın göstergesi olabilir. Bunlarla temas edip o yanlarımızı kapsadıkça kendi bütünlüğümüze daha fazla kavuşmaya başlarız.
tükenmişlik

Upuzun bir yolculuk hayat; bir yere varmanın ötesinde, anlardan oluşan bir bütün. Bu uzun yolculuk kendi içinde bolca farklı süreç barındırıyor ve kimi zaman kendini yaşadığın şeylerden, verdiğin mücadelelerden veya bulunduğun durumlardan yılmış bulabilirsin. Hepimiz bazen tükenmiş, yılmış, bitmeye yakın bir yerde hissedebiliriz; bu, doğamızın bir parçası. Hayatın inişleri ve çıkışları arasında bu tükenmiş ve yılmış hâllerimiz de var. Peki, bu noktada kendine şunları sorabilir misin?

“Şu anda bulunduğun yerde en çok nelere ihtiyacım var?”

“Şu anda varoluşumun çeşitli boyutlarının nelere ihtiyacı var?”

taşların arasında soru işareti

Şu anda en çok ihtiyacın olan şey acaba fiziksel bir ihtiyaç mı, duygusal mı, zihinsel mi veya ruhsal mı? Peki, bu varoluş boyutlarından en çok ihtiyacın olan şey bir şeylerle buluşmak, kavuşmak, üretmek üzerine mi kurulu yoksa bir şeylerden ayrışmak ve onlardan farklılaşmak üzerine mi kurulu? Belki şu andaki ihtiyaçlarını keşfetmek, senin için o yılgın tarafınla temas etmende bir araç olabilir. Ayağa kalkmadan önce nelerden geçtiğine temas etmek seni yaşamın kendine has deneyimine götürebilir. Bu deneyimin içindeyken de varoluşunun bütününü fark edebilir ve kendi özüne dokunabilirsin. “İyi-kötü” veya “doğru-yanlış” gibi etiketler için değil, yaşamı olduğu hâliyle deneyimlemek için kendi varoluşunun öznelliğiyle temas edebilir ve buradan sonra neler yapmak istediğine orada karar verebilirsin.

yorgun tatlı bir köpek

Diyelim ki şu anda fiziksel bir yorgunluğun içindesin ve kendini kolunu bile kıpırdatabilecek hâlde hissetmiyorsun. O zaman dinlen. Bedenen kendini yenilemeye izin ver ve bak bakalım bu fiziksel ihtiyacınla temas ettikçe zihninde, duygularında ve ruhunda neler oluyor. Bedenen dinlendikçe hangi varoluş boyutunda bir ihtiyaç öne çıkmaya başlıyor? Belki duygusal olarak bir buluşma ihtiyacı belirir, belki de kendini değerli hissetmeye yönelik bir ihtiyaç. Bugüne kadarki yolculuğunda hem kendine hem de başkalarına ne kadar değer aktardığını görebilirsin belki de. İşte bu noktada, o duygusal akışa izin vermek varoluşunun ihtiyacına cevap vermek olacaktır. Belki bir sonraki beliren ihtiyaç zihinsel olarak bir şeylerden ayrışma ihtiyacı olur. Belli düşüncelerden uzaklaşma ve bedene eşlik edecek zihinsel bir dinlenme süreci gibi. Ve tabii ki bu süreç içinde ruhsal boyuttaki ihtiyaçlara cevap vermek gibi. Bu ihtiyaçların bir sırası yok, hangisi kendini ortaya çıkarıyorsa öncelik onun olabilir. Bu ihtiyaçlara cevap verdikçe kendi benliğimiz dengelenmeye ve dinginleşmeye başlar. Aslında varoluşumuzun her boyutu tek tek kendini anlatmakta çok becerikli, biz yeter ki onları duymaya ve dinlemeye niyet edelim.

İhtiyaçlarınla Temasa Geç

ihtiyaçlarına uzanmak

İhtiyaçları fark edip onlara izin verdikçe ve onlarla temasa niyet ettikçe, içsel enerjimizde dengelenmeler olmaya başlayacaktır. Bu deneyimin sadece kendisinin bile özel ve kişiye ait olmasının yanı sıra, genellikle içsel enerjimizi dengeli dağıtmaya başladıkça içsel motivasyon kaynaklarımıza da ulaşmamız kolaylaşır. Derinlerde kalmış anlamları fark etmeye ve bunlarla yeni şeyler yaratmaya cesaret etmeye başlarız. İşte buralardaki heyecanlar, hayat döngüsü içinde bizi yeniden ayağa kalkma coşkusuna kavuşturan kıvılcımlar olabilir. Buradan sonra bir şeyler yaratmaya, üretmeye ve yapmaya cesaret edip arzuyla adım atabiliriz. Tükenmenin, yılgın olmanın ve dinlenmenin herhangi bir tarafı yanlış olduğu için değil, oralarla doygun temas ettikten sonra hayat döngüsünde sıra buraya geldiği için tekrar yeni bir yola çıkabiliriz.

Hayatın döngüsü içinde umutsuz, yılgın, tükenmiş hisseden yanlarımız da var. Bunların gelmesi aslında bizim bu taraflarımızla temas ihtiyaçlarımızın göstergesi olabilir. Bunlarla temas edip o yanlarımızı kapsadıkça kendi bütünlüğümüze daha fazla kavuşmaya başlarız. Daha sonra buna benzer hisler ve durumlar yaşadığımızda kendi bütünlüğümüzün içinde bunlarla daha rahat temas edip hayata daha rahat katılırız. Bu tip durumlar, bizim bütüncül benliğimizin çok kıymetli öğreticiler.

polenler

Hayat sadece yükselişlerin, mutlulukların veya iyi duyguların olduğu bir yolculuk değil. Böyle olsaydı, beklentilerin gerçekçiliğini yitireceği ve içsel dengenin kaybolacağı kaotik bir sürece gidebilirdik. Evrende her şey ancak kutuplarıyla var olabilir ve bunların hiçbiri “iyi” veya “kötü” olarak adlandırılmak zorunda değil. Günü yaratabilmek için hem geceye hem gündüze ihtiyacımız var ve ne gece kötüdür ne de gündüz iyidir. Gece, gecedir ve gündüz, gündüzdür. Onların her ikisi de kapsandığında ise bir günü oluşturur. 

Bizim tükenmiş, bitmiş, yılmış hâllerimiz de bizim bütüncül varoluşumuzun parçalarıdır ve kapsandıklarında bizim bütünümüze hizmet ederler. Biz bu hallerimizle temas edebildikçe ve kendi içsel dünyamızı dengeleyebildikçe varoluşumuz kendi bütünlüğünü daha dengeli kullanabilir. O yüzden içerisinde bulunduğumuz her yılgınlık aslında bize özgü bir benlik taşır ve biz onlarla temas ettikçe kendimizin farklı yönlerini kapsarız. Bu süreçte derinliklerdeki ihtiyaçlarımızı fark edebilir, içsel dengemizi tekrar bulabilir ve yeniden ayağa kalkabiliriz. Ayağa kalktıktan sonra da ihtiyacımız ve niyetimiz hangi yöndeyse oraya doğru harekete geçebiliriz.

Leave a Reply